ALMA – VERMENİZ DENGEDE Mİ?
Para ile ilgili sorunlar yaşıyor musunuz?
Yeterince parayı hayatınıza çekemiyor musunuz?
Siz, aileniz maddi manevi sıkıntılar, sorunlar, yaşıyor musunuz?
Başkaları kazanıyor, siz kazanamıyor musunuz? (O halde bu yazıyı sonuna dek okuyun)
Bir eğitim aldınız, bir doktorda muayene oldunuz. Bir uzmandan terapi aldınız, bir terziye elbise diktirdiniz, bir mimara evinizin planını çizdirdiniz. Bir iç mimara dekorasyon yaptırdınız.
Bir müteahhide evinizi yenilettiniz. Her biriyle iş anlaşması yaptınız. Ama aldığınız eğitim, sağlığınız, elbiseniz, eviniz, istediğiniz kadar iyi ya da güzel olmadı.
Acaba neden?…
Önce şunu düşünün.
1.Kime söz verdiniz de yapmadınız?
Başta da kendinize?
2.Para ile ilgili ilk darbeyi kimden yediniz?
Ne hissettiniz?
Burdan ne öğrendiniz? Öğretiniz ne oldu?
Ne kaybettiniz, ne kazandınız? ( Önce o anı çözümleyin.)
- Anne ya da babanızdan birine ya da ikisine birden öfkeli ve kırgın mısınız? Onları affetmiyor musunuz?
- Anne babanız ya da atalarınız da haksızlıklara mı uğradılar? Borç içinde miydiler, kıt kanaat mı geçiniyorlardı?
- Olumsuz inançlarınız var mı?
“Hep bana sorunlu insanlar gelir.
Hep benim karşıma, beni mutlaka aldatan, haksızlık yapan insanlar çıkar.
Hep bana parasız müşteriler gelir.
Benim ona borcum olacağına onun bana borcu olsun.
Para aslanın ağzında.
Varlıkta yokluk çekiyorum.
Hakkım olan parayı alamıyorum.
vb. (Bu ve bunun gibi olumsuz inançlarınız varsa öyle insanları çekersiniz hayatınıza. )
Bu soruların bir ya da birkaçını evet dediyseniz; alma verme dengenizde sorun vardır.
DENGEYİ SAĞLAYABİLMEK İÇİN NELER YAPMALISINIZ?
- Anne ve babanızla, atalarınızla; onlardan size akan, kazanamamakla ilgili negatif bağı koparın. Olumlu bağı artırın. Vefat etseler bile onlarla helalleşin. Anne babanızı affedin. Affetmediğiniz sürece, kendinize, hayata, Yaradana olan öfkeniz artar. Çevrenize negatif frekans yayarsınız. Bu negatif enerji tüm hayatınıza yansır ve kazancınızı da olumsuz etkiler.
- Evren denge üzerine kurulmuştur. Para alışverişi de denge üzerinedir. Para bir enerjidir. Yaşamınızı devam ettirirken bir şekilde para alırsınız veya verirsiniz… Meselâ, karnınız acıkır “Şu fırından sıcacık bir simit alıp yiyeyim.” dersiniz, parayı verir, simiti alırsınız. Mis gibi koklayarak, çıtır çıtır yersiniz. Burda da bir denge vardır…
Siz paranızı vererek, simitinizi aldınız ve karnınızı doyurdunuz. Mutlu oldunuz. Fırıncı da emeğinin karşılığını aldı ve mutlu oldu.
Ama eğer bir dengesizlik varsa, bu denge herhangi bir şekilde bozulmuşsa, enerji de sekteye uğrar.
Bu örnekte olduğu gibi, ürün ve hizmet sektöründe çalışanlar da mutlu olabilmek ve dengede kalabilmek için, verdikleri emeğin karşılığını almak zorundalar. - Eğer birisi size kendiliğinden, karşılıksız bir yardımda bulunuyorsa siz de ona bir karşılık vermelisiniz. Gücünüzün yettiği ölçüde…Bu karşılık olan şey; para olabilir, hediye olabilir, emek olabilir ama karşılığı olmalı, onu tatmin etmeli. Gücünüz yetmiyorsa, manevi destek olabilir.
- Eğer sizin birilerine yardım etmek için çırpınan bir özelliğiniz varsa;
” karşılıksız yardım etmeliyim ki, sevileyim, sevap kazanayım, bana iyi insan desinler “inancınız da vardır, Egonuz devrededir. Bu şekilde sürekli yardım ediyorsanız hep zarar gören de siz olursunuz… Çünkü kendinize, emeğinize, zamanınıza haksızlık ediyorsunuz.
Alma ve verme dengesine zarara uğratıyorsunuz.
Böyle davrandınız ve eğer kişi teşekkür etmediyse; bir dua sizin için yeterliyse,
” Bana dua edin.” deyin. Sizin için bu dua yeterli ise dengeye yardımcı olur. Ama eğer dua yeterli değilse, sizin işinize yarayacak bir yardım isteyin karşılığında.
En önemlisi, birilerine karşılıksız yardım ediyorsanız ve bu sizde alışkanlığa dönüştüyse, ” iyilik yapıyorum, kötülük buluyorum” diyor ve her seferinde üzülüyorsanız; kabul görmeme, reddedilme, sevilmeme, istenmeme, değersizlik duygularınızın gözden geçirilmesi gerekir.( İhtiyacı olanlara gerektiğinde, gerektiği kadar yardım etmekten bahsetmiyorum. Söylemek istediğim; herkese kendinden fazlasıyla vermeye çalışmak, kendini hiçe sayarak, zamanını, emeğini gereksiz yere heba etmek, kendini değersizleştirmektir. Bu da yine alma verme dengesini bozar. ) - Siz yardım talebinde bulunduysanız o emeğin ya da hizmetin mutlaka bedelini ya da değerini ödemelisiniz. Eğer aldığınız ürünün değerinin altında indirim taleb ederseniz, o kişinin emeğine ya da hizmetine saygısızlık etmiş ve enerjisini düşürmüş olursunuz. Bu düşük enerji de doğrudan sizi etkiler. Siz yeterince yarar sağlayamazsınız. Hatta zarar görürsünüz.
Eğer ” Ben bu işten fayda sağlayamıyorum “diyorsanız, aldığınız ürünlerde bir sorun varsa kendinize dönün. Aldığınız ürünün ya da hizmetin ederinden daha az mı ücret ödediniz?
Ya da karşıdakine, ederinden az ödemek için ısrar mı ettiniz?
Sizin ısrarınız sonucu o da bu miktarı kabul etmek zorunda mı kaldı?
İade edilebilmesi mümkün olmayan ürün/ hizmetten memnun kalmayıp, 100 Tl ya anlaştığınız ve sonra ödeyeceğim dediğimiz ürüne; ” Ben memnun kalmadım, sana 70 Tl vereceğim.” diyorsanız, dikkat! Ödemenizi kaç liraya anlaştıysanız, o miktarı ödemelisiniz.
Bir alışveriş yaparken bizim kültürümüzde kullanılan bazı sözler vardır.
” İkram et. / Bize ne kadar indirim yaparsın?/ Bize ne kadara olur? ”
O kişi sizin hatırınıza indirim yaptıysa ya da sizi kıramadıysa, yaptığı indirim de kendi düşüncesine göre fazla ise; o kişi de siz de bu durumda fayda sağlayamazsınız. Kişi sizin talebinizi çeviremeyebilir ama içinde bir kırgınlık ve pişmanlık yaşar. Kişinin kırılmış bu parçası; olumsuz bir enerji akışına neden olur. Siz isteğinize kavuşmanıza rağmen; ürün, eğitim, sağlık, hizmet vb… kusurlu olur. Emek veren kişi, bu çalışmaya, ürüne, eğitime, seminere, hizmete vb..tam emek verdiyse; kendisi bunun hakkını başka şekilde alacaktır. Ama siz bunun karşılığını alamayabilir, hayatınızda haksızlıklarla karşılaşabilirsiniz. Tedavi gördüyseniz sağlığınıza kavuşamayabilir,
eğitim aldıysanız işinize yaramayabilir, kıyafet aldıysanız “ucuz etin yahnisine”dönüşebilir.
Örneğin; eğer kaliteli bir hizmet ya da ürün 1000 lira, orta kalite 750, kalitesiz olan 500 ise, ve siz orta kalitede ürüne ısrarla 500 teklif ettiyseniz; karşıdaki insan istemeye istemeye size ” evet” dediyse, ürününüzden memnun kalmazsınız. Şikayetlenirsiniz. O insan işini önemseyen, sevgiyle yapan biri ise; sizin bu şikayetinizden rahatsız olup ” ne senin paranı, ne yüzünü istemiyorum” deyip paranızı iade ettiyse, o ürün de size gerekli birşey olup hala sizdeyse( iade edebilecek birşey değilse); ona emeğinin karşılığını ödemelisiniz. Para kabul etmese bile hediye niyetine o emeğin karşılığında birşey olmalı bu. Çünkü ortada bir emek, yani kul hakkı var.
Peygamberimizin bir sözü var ” işçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz”.
Ayrıca aklınızda olsun eğer bir alışveriş yaparken peşin ödeyemiyorsanız, indirim yaptırmaktansa taksitli ödeme planı isteyin. O zaman; o ürün, hizmet, sağlık, eğitim konularından daha çok yararlanırsınız. - Bir kişiye borcunuz var ama bu borcu ödemezseniz ne olur?
Bu hizmetten ya da emekten fayda sağlayamazsınız.
Hatta zarar görürsünüz. Ayrıca enerji akışı sebebiyle, aile fertleriniz de bundan olumsuz etkilenebilir.
Size yardım eden kişi, başka yerden kazanç sağlar ama siz yine zarar görürsünüz.
Şimdi düşünün. Bu zamana kadar kimlere borçlu kaldınız?
Kime ya da kimlere “borcumu ödeyeceğim” deyip ödemediniz?
Kime verdiğiniz sözü tutmadınız?
Kimlerin hakkını yediniz?
Ya da siz verilen sözleri tutuyorsunuz, borcunuza sadıksınız. Buna rağmen hâlâ para konusunda bir dengesizlik var. Araştırın bakalım. Atalarınızda borcunu ödemeyen, haksızlık eden, başkasının hakkına tecavüz eden birileri var mıydı?
Siz yapmasanız , ebeveynleriniz yapsa bile, hak yenmesi, 7 nesli etkiler. “Bir dede erik çalmış, torununun dişi kamaşmış” atasözümüz de, işte tam buradan gelir.
Ne edersek onu buluruz. ( Bu durumda da atalarınızın bu davranışından özgürleşin.)
- Her ne yapıyorsanız, nasıl emek veriyorsanız verin. Fakat emeğinizin karşılığını mutlaka alın.
- Eğer kendi emeğinizin altında bir ücret alıyorsanız da, bu uygulamayı muhakkak düzeltin. Yoksa kazanamazsınız.
Kazanmak için; verdiğiniz emeğin, çabanın ederini hesaplayın. - Eğer kişi ederinden fazla, piyasa fiyatından daha fazla istiyorsa, yine
kendisi her şekilde zarara uğrar. - Birisine bir emek harcarken, niyetiniz bakın. İçinizden onun ve kendi hayrınıza yaptıysanız; alma ve vermeniz dengeye gelir. Dolayısıyla emek sonrası ondan para isteseniz de, o size para ödemek istemez ve ödemez. Ama para karşılığı olarak yaptığınıza niyet ettiyseniz, paranızı öder. Önce niyetiniz bakın.
- Kök çakranın kapalı olması da ekonomik sorunlarla alakadır. Kök çakra, omurganın hemen altında, kuyruk sokumunda, üreme organları ve makat arasında bulunur ve insanın hayat merkezini oluşturur. Yaşam enerjisini üretir ve psikolojik destek sağlar. Kemik sistemi, bacaklar ve kalın bağırsaklardan sorumludur. Alışkanlıklarımızı, yaşamımızı sürdürmemiz için içgüdüsel davranışların merkezidir. Hayattaki haklarımızı sahiplenmek ve maddi kazanımlar bu çakradaki enerjinin dengeli olması ile mümkündür.
Kök çakra fazla çalışırsa: Maddiyata aşırı düşkünlük görülür.
Az çalışırsa: Maddi açıdan yetersizlik ve bu dünyaya ait hissedememe görülebilir.
Kapalı olması durumunda, kişi yorgun, halsiz, öfkeli, kızgın, çabuk gücenen, alıngan olur. Güvensiz, yetersizlik hissine sahip, takıntılı, sürekli endişeli olabilir ve her şey kendisine zor gelir. İnsan ilişkilerinde mesafeli, iletişim sorunları yaşayabilir. Yeniliklere ve değişime kapalı, egoisttir, üstünlük taslar. Yalan söyleyebilir.
Sindirim bozuklukları görülebilir.
Kilo artışı görülür. Kabızlık, iştahsızlık, hemoroitler vardır. Prostat problemleri vardır. Siyatik ağrısı, artrit, diz sorunları görülür.
Kök çakranın temizlenme yöntemlerinden bazıları:
Biyoenerji çalışmaları, nefes çalışmaları, reiki vb. Bunların yanında, değiştiremediklerimizi ve olanı kabule geçmek önemlidir. Ayrıca, sürekli birilerine kırgınlık, kızgınlık, kin, nefret duyarsak bedenimizde organik kökenli olmayan hastalıklar baş gösterir. Eğer kendimizi sever, olduğu kabul eder; kendimizi ya da başkalarını eleştirmemeyi, yargılamamayı, kınamamayı, suçlamamayı öğrenirsek bedensel, zihinsel ve ruhsal anlamda sağlığımıza kavuşabiliriz.
Kök çakranın açılması için, ibadet etmek, meditasyon, nefes egzersizleri ve derin gevşeme gerekir.
Ağaçlara, kendi bedenimize dokunmak, yürüyüş yapmak, toprak üzerinde 15 – 20 dakika oturmak, olumlu etki yapar.
Olumlama: Önce bu çakranın açılmasına niyet edin.
‘’ Olanı, olduğu gibi kabuldeyim’’. Olumlaması etkilidir.
Korku ile tıkandığı için, “Ya Rabbi, Ya Selam” esması açılmasını sağlar.
Organik ve kırmızı yiyecekler yemek, kırmızı giysiler giymek etkilidir.
Ayrıca haklarını bilip bilmeden yediğiniz insanlar varsa onlara haklarını iade edebiliyorsanız edin. Ama onlara ulaşamıyorsanız ve özellikle atalarınız da hak yemişse; hayalinizde o insanları karşınıza alıp, helallik isteyin. Hatta kendiniz ve atalarınız adına, bütçenizden ayırdığınız belli bir miktarı helalleşmek adına, bir ihtiyaç sahibine verin.
- Olumsuz enerji akışına uğramak istemiyorsak, en doğrusu
ürünlerimize, emeğimize o doğrultuda paha biçmek;
başkalarından emek ve hizmet alıyorsak da; anlaşma yaptığımız ederine sadık kalarak, bu ederi ödemek en doğrusudur.
Kazancınız bol, sağlığınız ve huzurunuz yerinde olsun.
Sevgiyle kalın…
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
http://twitter.com/aysegulozkonak
https://instagram.com/kisiselgelisimdansman
Comments are closed.