Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Category: Evlilik ve Aile (Page 1 of 7)

EVLİLİK VE BOŞANMAK

EVLİLİK VE BOŞANMAK

Bir kadın ve erkeğin mutluluklarını taçlandırmak için evlenmeleri ne kadar doğalsa; evlendikten sonra anlaşamadıkları durumda boşanmaları da bir o kadar doğaldır.

Ancak; aynı zamanda boşanmak en son çaredir. Çünkü aralarındaki sorunlar belki de küçük bir dokunuşla çözülebilecek durumdadır. Aksi halde çiftler bu dokunuş olmadan gereksiz yere boşanabilirler.
Boşanmadan önce bir destek aldıklarında ise danışman; evliliklerinde fark edemedikleri gerçek sorunu fark etmelerine, önce kendi özlerine, sonra eşine, evliliklerine bakış açılarının ve davranışlarının değişmesini sağlayarak, mutluluklarının artmasına katkıda bulunabilmektedir.

Bazen herşeye rağmen boşanma gerçekleşse bile, bazı evliliklerde boşanmadan sonra da sorunlar, hele de arada çocuklar varsa; taraflardan birinin, ikisinin ya da ailelerinin etkisiyle bitmemektedir.

Bazen de boşanan bazı erkekler, eski karısını kendi malı, kendisinin bir parçası gibi görmeye devam etmektedir.
Böyle bir erkek; çocukluğunda anne babasından yeterli bağlanmayı alamamış bir bireydir. Bu duygusal açlığını, ilk bağlandığı kişiden almak ve tatmin etmek isteyecektir. Ama aslında bu bağlanma; bağlılık değil, bağımlılık şeklinde olmaktadır.
Bu erkek çocukluğunda ayrıca şiddetle büyüdüğü için de; kadınına ve çocuklarına şiddet uygulayabilmektedir. Bu zorlu evlilikten bıkan karısı boşanmak istediğinde ise; elinden oyuncağı alınan 2 yaşındaki küçük bir çocuğun tepkisini gösterebilmektedir.
“Ya benimsin, ya kara toprağın.” inancıyla hareket ederek, masum kadına ve evlatlarına zarar verebilmektedir.
Böyle davranan erkeğin mutlaka bir uzmandan destek alması ve topluma kazandırılması gerekmektedir.

Evlilikte Etkili İletişim seminerlerimde tekrarladığım bir şey var. O da şu;

1. Evlenmeden önce bireylerin mutlaka “Eş Seçimi ve Kendini Tanımak” seminerlerine, eğitimlerine katılmaları ve hem kendilerini hem eş adayını tanımaları; kendi yararına olacaktır.

2. Evlenmeden önce eş adayının ailesini tanımaları da kendi yaralarına olacaktır.

3. Evlendikten sonra oluşabilecek sorunlar için ” Aile İçi İletişim” “Kendini Tanımak” ile ilgili seminer ve eğitimlere katılmaları, gerekirse aile danışmanlarından destek almaları fayda sağlar.

5. Öfke kontrolünü sağlayamadıklarında; öfke kontrolü eğitimleri ve danışmanlıklarını almaları mutlulukları için şarttır.

6. Boşanma gerçekleşmişse, ( ki boşanmak bir travmadır) her iki tarafın da bu travmayı daha kolay atlatabilmeleri için mutlaka bir yardım almaları gerekmektedir.

7. Şiddet vakalarında şiddeti önleyici daha büyük yaptırımlar, ağır cezalar verilmelidir.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

05052509633
www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

https://instagram.com/kisiselgelisimdansman
#Nlp #okul #başarı #profesyonelkoç #eğitim #seminer #ilişkiler #kadınlar #erkekler #evliliktesorunlar #evlilikteçözüm #ikiliilişkiler #ekonomi #eşilişkileri #aile #kişiselgelişim #eğitimkoçu #annebabaçocuk #sağlıklıyaşam
#bütünseldönüşümkoçluğu

İKİNCİ EVLİLİĞİ YAPMAYI MI DÜŞÜNÜYORSUN ?

İKİNCİ EVLİLİĞİNİ YAPMAYI MI DÜŞÜNÜYORSUN?

İlk eşini kaybettin ya da boşandın…Belki çok acı tecrübe yaşadın. Onu atlatmaya çalıştın. Aylar, hatta belki de yıllar geçti… Her şey geride kaldı. Çektiğin acılar, sıkıntılar seni daha da olgunlaştırdı. Yalnız da yaşanmıyor…
Hayatı beraber paylaşabileceğin; bir çay ya da bir kahveyi karşılıklı yudumlayabildiğin, seni anlayabilen bir eşe ihtiyaç duyuyorsun…Dolayısıyla da yeni bir evliliği düşünüyorsun. Belki de aradığın eş, eski eşine benzer özellikte ya da tamamen farklı olsun istiyorsun…

Bununla birlikte, öncelikle kendini tanımalısın.

1. Sen hangi özelliklere sahipsin?
2. Bir eş olarak nelere cevap vermeye hazırsın?
3. İlk evliliğinde yaptığın hataların ayırdına varabildin mi?
4. Bunlar nelerdi ve ikinci eşe bu hatayı yapmamayı göze alıyor musun?
5. Evlilikten ve eşten beklentilerin neler?
6. Nereye kadar evet diyebilirsin?
7. Kırmızı çizgilerin neler?
8. Nereye kadar hayır diyorsun?
9. Nasıl özellikte bir eş istiyorsun?
10. Eş kriterin çok mu yüksek?
11. Diyelim ki bir adayın var.
İkinci eş adayını ne kadar tanıyorsun?
12. Onun hangi özelliklerini biliyorsun?
13. Eğer onun da ikinci evliliği ise içsel sorunlarını çözmüş mü, geçmişiyle hesaplaşmayı bitirmiş mi?…
14. Yaş uygunluğunuz var mı?
Bil ki, bunlar da çok önemli unsurlar.
15. Sence nelere sinirlenir, nelere çok fazla tepki verir?
16. Senin beklentilerine ne kadar cevap verebilir?
17. Hizmet davranışını yapar mı,
onay sözcükleri kullanır mı,
birlikte vakit geçirmekten hoşlanır mı, dokunsallıkla arası nasıl, sürprizlerden hoşlanır mı hoşlanmaz mı?
Yani sevgi dili sıralaması ne?
18. Senin hoşlandığın şeylerden hoşlanır mı?
19. Aranızdaki uyum nasıl?…Her anlamdaki uyum… Eğitim, kültür, fiziksel, ruhsal, tensel, dini inanç, siyasi görüş, aile yapıları vb.

Diyelim ki tüm bu sorulara cevap verdin ve adayının evlilik teklifine evet dedin…

Şunu da hatırla. Dört dörtlük insan yok bu hayatta.

Her insanın kusurları olabileceğini kabul et. Yani fazla beklenti içine girmekten ve en önemlisi; evlenmiş olmak için evlenmekten uzak dur.

Ayrıca evlenirken de çocuklarına bir anne/baba seçmek yerine; kendine sevip saygı duyduğun ve sevilip saygı gördüğün bir eş seçmelisin.
Çocuğunun zaten bir anne / babası var.

Eğer ikinizin de çocukları varsa çocuklara durumu belirtmelisin. onay almak demiyorum dikkat et. Sadece belirt.

Adayınla onları tanıştır. Onlarla önceden konuş ki sorun olmasın. Kesin net çizgileriniz olmalı her iki tarafla ilgili.
Sizin dışınızdakiler, sizin kişisel ve evlendiğinizde; ailesel sınırlarınızı aşmamalılar. Aksi halde, çıkabilecek olumsuzluklar durumunda siz iki arada kalıp bunalmamalısınız.

Eş adayınla ilgili olarak; çocuklar ve ikinci evliliğinle ilgili paylaşmak istediğin ne varsa (eski eşle, çocuklarla ne zaman görüşülmeli, nafaka durumu, bütçe ayarlanması vs.)baştan konuş. Bu durumlar sonradan sorun olmamalı.

Bir danışanım demişti ki: ‘Hocam eşimin eski eşinden iki çocuğu var. Ben onlara merhametle yaklaşıyorum. Ama onlar ne zaman annelerine gidip gelseler, bana düşmanca davranıyorlar. ‘
Aklında olsun. İlk evliliklerden olan çocuklar ikinci evliliği sabote etmek isteyebilirler. Anne-babalarının zamanla yeniden biraraya gelecekleri hayalini kurabilirler. Sen ne kadar iyi ebeveyn olmaya çalışsan da senin sabrını zorlayacak davranışlarda bulunabilirler. Buna hazırlıklı olmalısın.

İlk zamanlar eski eşe kıskançlık duyabilirsin. Belki de onun çocuklarını gördüğünde bu durum seni rahatsız bile edebilir. Çocukların sana tutumu da bu durumu pekiştirebilir. Eğer öyleyse çocuklara onların anne/babasının yerini almadığını, onun bir anne/ babasının zaten olduğunu, ancak anlaşamayan ailelerde boşanmalar ve yeniden evlenmeler olabileceğini, hayatın devam ettiğini, yalnız yaşanmayacağını, fakat birlikte uyum içinde onlarla yaşayabileceğinizi, her sorununda seninle paylaşmak istediği herhangi bir şey olursa; onun yanında olduğunu uygun dille anlatman ve de senin mantıklı davranman onun korkularının da yok olmasına neden olabilir.

Çocukları sana anne/baba demeye de zorlamamalısın.
Bunu da açıkça dile getir ki ileride çocuğun ya da onun çocuğu seni eşinden ayırma çabalarına girmesin. Her iki tarafa laf getirip götürme davranışı sergilemesin.

Ve şunu da unutma.
Siz birbirinizi seçtiğinizi ve bu konuda kararlı olduğunuzu vurgular ve tutarlı davranışlar sergilerseniz, bir süre sonra çocuklar da bu duruma ayak uyduracaklar, sizi kabulleneceklerdir.

Ayrıca eski eşinin hiç ama hiç bir şeyiyle kıyas yapmamalısın. ‘O olsaydı ne yapardı? Nasıl davranırdı ?’ vs. Düşüncesinden uzak durmalısın. Eğer böyle düşüncelerin varsa, eski eşinle ilgili ruhsal ve enerjisel bağını koparmamışsın demektir.

Bazen onun ya da senin ilk eşiniz pişmanlık duymuş ve zaman zaman da çocukları görme bahanesiyle samimiyeti sürdürme çabasına girebilir. Hatta bunu açıkça da dile getirebilir. Bu konuları baştan ayrıntısıyla konuşmalı, birbirinizin güvenini kazanmalısınız.

Yeni eşin, eski eşle gizli görüşme yapmamalı; ya da senin eski eşin varsa, sen de yapmamalısın. Hayatında yeni bir sayfa açtın unutma.

Onun eski eşini kıskanmana da gerek yok…

Eğer kıskançlık yaşıyorsan bil ki, kaybetme korkusu yaşıyorsun.

Düşün. Eğer eşin önceki eşini isteseydi onunla evli kalır, seninle evlenmezdi. Şu an senle evli öyle değil mi?
Yani seni seçti. Bu durumda olmadık sorunlar çıkararak evliliğinde de sıkıntı yaratmamalısın.
Eğer aşırı bir kıskançlık varsa; bu konuda bir destek alabilirsin.

Bir önemli ayrıntı da şu. İlerleyen dönemlerde de eşinle tartışmalarda onun canını acıtacak, eskiyi hatırlatacak sözlerden de uzak durmalısın.

Ayrıca eski evlilikte yaptığın hataları da yapmamalısın. Belki buna bile gerek kalmayacak. Yine de insanlar olarak bazen ders almayı da bilmeliyiz öyle değil mi?…

Onun da senin de ayrı geçmişiniz var. Bunu bilerek, onu her şeyiyle, olduğu gibi kabul etmen en doğru davranış biçimidir.

NOT: Eski eşle ilgili, ruhsal, zihinsel, enerjisel bağını koparmadan, travmalarını çözmeden; ruhsal, zihinsel dinginliğe erişmeden; yeni bir evliliğe adım atmak, risk almak demektir. Yeni evliliğinde mutluluk istiyorsan hem sen, hem evlenmek istediğin adayının eski eşlerinizle olan ruhsal, zihinsel enerjisel bağlarınızı koparmanız, eski travmalarınızı bitirip yeni tertemiz bir sayfa açarak evlenmeniz; mutluluğunuzu artırır. Aksi halde, risk almış olursun.

Yeni evliliğinde mutluluklar dileğiyle sevgiyle kal…

Ayşegül Özkonak

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

05052509633

www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

https://instagram.com/kisiselgelisimdansman

EŞLER ARASI İLETİŞİM NASIL GÜÇLENİR ?

EŞLER ARASI İLETİŞİM NASIL GÜÇLENİR?

Sayın Beyler, siz eve geldiğinizde her şey hazır olmalı değil mi?…
Çamaşırlar yıkanmış, ütülenmiş, yemek, temizlik yapılmış ortalık toplanmış…Çocukların ödevlerine yardım edilmiş, sorunları giderilmiş, hertaraf çiçek bahçesi…
Market-pazar alışverişi de yapılmış. Komşuluk -akraba ilişkileri düşünülmüş. İnce ayrıntılar unutulmamış. Eve geldiğinizde hiçbir sorun yok.

Peki bütün gün evde bu işleri yapan kadınınız biraz işleri aksatsa ne olur?…Hani bazı erkekler vardır çalışmayan eşlerine şunu söyler: ‘Bütün gün evdesin ne yapıyorsun ki?’…

Siz de bu düşüncede misiniz?

Eşiniz bu saydıklarımın birini yapamasa gününüz nasıl geçer?

Bir kadın demişti ki; ‘Hocam bütün gün işyerinde yoruluyorum eve geliyorum iki çocuğun zırıltısını, çekiyorum. Ben eşimden önce geliyorum…Tam sofrayı hazırlayacağım eşim eve geliyor. Salata yapılacak. İşten gelince bana yardım etmesi için biraz söyleniyorum. Beyimiz parmağını kıpırdatmıyor. Çocukların biri yanımda, biri kucağımda.
Neymiş?!
Onlarla oynuyormuş ya.
Bu yetmezmiymiş?
Küçük 7 aylık.
Babayla oyundan sıkılınca beni istiyormuş… İşten gelmiş, yorgunmuş…

Peki ben boş mu oturuyorum? İnanın hocam yorgunluktan ölüyorum. Ondan sonra al-tut bir kavga. O yemeği yiyebilirsen ye… Büyüğün ödeviyle ilgilen, yatana kadar mutfağı toparla, çocukları yatır; küçük gece uyanır. Mamasını hazırla, ısıt, yedir, altını temizle, yatır, sabaha karşı tam dalacağım, işe gitme saati gelmiş. Haydiii kalk bakalım kahvaltı faslı.’

Erkeğe soruyorum. ‘ Siz bu durum için ne söylersiniz?’
‘ Hocam, biz ailede öyle görmedik. Kadın dediğin her işi yapacak. Ben evlenirken söyledim. Benden iş bekleme dedim. O da öyle kabul etti!… Kadının işini de ben mi yapayım?…Bakıcı ve temizliğe yardımcı parasını ben veriyorum. Çocuklarla işten gelince oynuyorum. Bu bile ona yetmiyor.’…

Değerli erkek okurlarım, bu örnek bir çalışan bayandan. İnanın çalışmayan bayanlar da aynı dertten muzdarip.

Siz eşinize destek oluyorsanız size sözüm yok. Ancak olmuyorsanız şunu bilin ki; eşiniz ister çalışsın ister çalışmasın ona ev işlerinde mutfakta sohbet ede ede birbirinize destek olmak; iş bölümü yapmak, mesela; biriniz yemekleri ısıtırken, diğerinizin salatayı yapması veya çocukların yükünü bir süreliğine almanız; çocuk anneyi isteyince yarım kalan işi tamamlayıvermeniz; birbirinizin arasında huzur, dinginlik ve mutluluk sağlar.
Yardımlaşma ile birbirinize daha çok zaman ayırabilirsiniz.
Bu da evliliğinize, cinsel hayatınıza olumlu yönde etki sağlar.

Ayrıca evhanımı=çalışmayan bayan bile demek doğru değil. Onlar bana göre gizli çalışan kadınlar. Yeri geliyor hemşire, yeri geliyor öğretmen, yeri geliyor terzi, yeri geliyor temizlik elemanı vb. oluveriyorlar evlerinde.

Evde akşama kadar 7/24 çalışıyor ve yaptığı işin değeri asla görülmüyor. Ne zaman görülüyor biliyor musunuz?

Evin hanımı hastalanıp o her gün yaptığı işleri aksatınca…
Hele bir de tüm bu işleri yaparken dışarda bir işte çalışıyorsa, üzerinde iki kat yük var demektir bu kadının.

O yüzden sayın beyler birazcık eşlerinizin serzenişlerine kulak verin. Onlara yardım edin demiyorum. Çünkü o iş eşinizin değil yalnızca. Aile bireyleri olarak hepinizin…

Sevgi ile, ilgi ile, tatlı dil ile aşılamayacak engel yoktur inanın.

Huzur ve mutluluk rüzgarları essin yuvanızda…

Dolayısıyla da işyerinizde…

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak
Aile Danışmanı

EŞİNİZLE İLETİŞİMİNİZ NASIL ?

EŞİNİZLE İLETİŞİMİNİZ NASIL?

Bütün gün evi, eşi, çocukları için çalışıp yorulmuş, acıkmış bir vaziyette evine gelen erkek ne ister?

Tabii ki kapı ilk açıldığında güler yüzlü, sevgi dolu bir eş ister.

Eşinizi sabah işe gönderirken de akşam işten karşılarken de güler yüz gösterdiğinizde ne olur?

Güler yüzle davranırsanız, o sizin eşinize verdiğiniz pozitif enerji, mutluluk hissi iş yerinde gün boyu devam eder.
Sizin enerjinizi alan eşinizin iş yeri bile güzelleşir. Kişi evinde mutlu, huzurluysa bunu her şekilde farkettirir…

Asık suratla, öfke, kırgınlıklar işe gönderdiğinizde ne olur?

Tabi ki mutsuz ve agresif olur. Ve bu mutsuzluğu; hatta öfkesi kendisinde kalmaz. Bu olumsuz duyguları işyerinde patronu ve iş arkadaşlarına yansıtır. Bu durum katlanarak devam eder. Kişi işyerini de huzursuz eder kendisini de…Öfkesini kontrol edemediğinde ise; belki de işinden olabilme ihtimali bile vardır.

Peki katlanarak artmış bu olumsuz duygu ve durum kime döner?…

Alternatifsiz hem de mutlaka ve mutlaka size…

O halde eşinizin hangi davranışına kızarsanız kızın; bunu istemeden yaptığını, sizle ilgisi olamayabileceğini de düşünün.

Öfke ve kızgınlık duygusunun altında başka temel duygular vardır. Anlaşılmama gibi, endişe gibi, üzüntü gibi, kıskançlık gibi, kaybetme korkusu gibi, önemsenmeme gibi, değersizlik, yetersizlik gibi vs.

Empati yapın ve de verdiğiniz her olumsuz mesajın yine dönüp dolaşıp size geleceğini düşünüp öyle hareket edin.

İnsanlar mutlu ve huzurlu oldukları yere gitmek; kendisini mutlu ve huzurlu hissettiren kişilerle bir arada olmak isterler.

Eşinizi evinize geldiğinde öyle bir karşılayın ki; dünyanın en güzel yerine geldiğini hissetsin.

Sorunun temeli ne olursa olsun; bu sorunun çözülebileceğini, düzelebileceğini düşünerek ve buna gerçekten inanarak; eşinize sımsıkı sarılın. Onunla bir ve bütün olun.

Aklınızda olsun. Her sorunun bir çözümü var.
Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633

SENİN AİLEN-BENİM AİLEM VE BAYRAM…

SENİN AİLEN-BENİM AİLEM VE BAYRAM…

Bayram geldi. Genellikle kayınvalide-gelin sorunu olan ailelerde; “senin ailen-benim ailem” kavgası da en çok bu zamanlarda alevlenmekte.

Bana gelen bir mesajı belki binlerce ailenin ortak sıkıntısı olduğu için; danışandan izin alarak aynen paylaşıyorum.
Çözümünü de beraberce paylaşalım.

“Ayşegül hanım her bayram geldiğinde çok strese giriyorum çünkü kayınvalideme gitmeyi hiç istemiyorum.
Gitmesem; (bizimkiler eşime karşı çok iyi olmasına rağmen) eşim bana kısasa kısas yapıyor. Oysa benim ailemle aralarında hiç bir sorun yok. Bu defa da böyle davrandığı için tartışıyoruz.
Hadi sorun çıkmasın diye, sinir olsam da gidiyorum ama annesi her şeye maydanoz oluyor. Laf çarpıştırıyor. Eltimle, ya da komşusunun geliniyle kıyaslıyor.
Kendimde 2 yıldır birşey keşfettim. Kayınvalideme ne zaman gitsem ya da onlar bize gelecekleri zaman ya kolum ya bacağım ağrıyor, ya midem ağrıyor, ya da hemoroidim azıyor. Ya alerji oluyorum. Onların bana yaptıklarına tahammül edemiyorum. Ama eşimin umru değil. Bu durum beni çok üzüyor. Beni anlasın diye eşime her anlattığımda her defasında tartışıyoruz. Eşim beni anlamıyor ve anlamadığı için, bu defa da iki kat üzülüyorum. Ne yapmalıyım?”

Bilişimizi; gelinler, kayınvalideler ve damatlar açısından içsel sorularla güçlendirelim mi?

KAYINVALİDELERE:
Gelininizin bugüne kadar yaptığı her davranış ve tavrı; sizin düşünce ve davranışlarınızın da yansımasıdır.

1. Gelininizden beklenti içine girmeseniz, ona her işi yapması gereken gelin gözüyle değil; evinize gelen bir misafir gözüyle baksanız en kötü ne olur?

2. Kendi kızınıza nasıl kıyamıyorsanız ona da öyle davransanız ve hiç kimseyle kıyaslamasanız en kötü ne olur?

3. Size karşı tavırlarını affetseniz ona sevgi gösterseniz en kötü ne olur?

4. Oğlunuza sorunları anlatmasanız, doğrudan gelininizle sakince konuşsanız en kötü ne olur?

5. Gelininize, ” Yavrum ben seni seviyorum. Aramızdaki bu sorunun çözülmesini istiyorum. Bir sorun varsa, farketmeden yaptığım bir hata varsa senden özür dilerim. Sen benim canımsın.” diyerek aradaki buzları eritseniz en kötü ne olur?

6.Onu affetseniz en kötü ne olur?

GELİNLERE:
Kayınvalidenizin bugüne kadar yaptığı her davranış ve tavrı; sizin düşünce ve davranışlarınızın da yansımasıdır.

1. Ona eşinizin annesi/kayınvalide gözüyle bakmasanız en kötü ne olur?

2. Size yapılanları affetseniz ona sevgi gösterseniz en kötü ne olur?

3. Onu kendi anneniz gibi görseniz, merhamet, vicdanla yaklaşsanız en kötü ne olur?

4. Kendi annenize nasıl kıyamıyorsanız ona da öyle davransanız ve hiç bir kayınvalideyle kıyaslamasanız, beklenti içine girmeseniz en kötü ne olur?

5. Yaşadığınız kırgınlık veren olay ya da durum her ne ise;
annesini eşinize her anlatmanız; onda kendisinin de reddedildiği ve eleştirildiği algısı oluşturur. Eşinizin annesini eleştirmeseniz, sorunu eşiniz aracılığıyla değil; kayınvalidenizle karşılıklı saygı çerçevesi içinde konuşsanız en kötü ne olur?

” Anneciğim ben seni seviyorum. Aramızdaki bu sorunun çözülmesini istiyorum. Bir sorun varsa, farketmeden yaptığım bir hata varsa senden özür dilerim. Sen benim canımsın.” diyerek aradaki buzları eritseniz en kötü ne olur?

6. Kök ailelerinizi tartışma içine almaktan uzak dursanız en kötü ne olur?

7. Kayınvalidenizle kendi aileniz arasında kıyaslama yapmaktan vazgeçseniz en kötü ne olur?

8. Onu affetseniz en kötü ne olur?

Not: Kayınvalidenize giderken ya da o size gelirken yaşadığınız ağrıların öfke, kin, nefret ve affetmemekten, karşıdakine ceza verme isteğinden, geçmişi bırakamamaktan kaynaklanır.
Kendinize bu konuda çalışmalar yapın. Özgürleştiğinizi ve hiç bir rahatsızlığınızın kalmadığını, hayatın ne kadar da hafif, sevgi dolu olduğunu, kuş gibi hafiflediğinizi farkedeceksiniz.

DAMATLARA:
Kayınvalide – gelin sorununda en büyük görev erkeğe düşüyor.
Anneyi destekleyip, eşinizi ötelediğinizde; eşinizi destekleyip anneyi ötelediğinizde onlar üzülür ama en çok üzülen siz olursunuz.
Anlaşıldıklarını hissettirin. Öfkenin nedeni anlaşılamamaktır. Sorunu sakince, saygı çerçevesinde kendi aralarında çözmelerine fırsat tanıyın. Ama taraf tutmadan.

Not: Bu yazımı okuduktan sonra bu bayramı bir değişiklik yapın. Kendi kendinize bir çözüm bulamıyorsanız, bu konuda bir destek alabilirsiniz.
Çünkü boşanma istatistiklerinde; boşanmaların % 20 sinin ailelerin etkisinden kaynaklandığı tesbit edilmiştir. Ailelerle aranızın iyi olması, mutluluğunuzu perçinler.

Hadi bu bayramı barışarak geçirin.
Bayramınız ağız tadıyla, sağlıkla, mutlulukla huzurla geçsin.

Sevgiyle kalın.

Ayşegül Özkonak

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

05052509633

www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/kisiselgelisimdansman

MESAFE KOYMAK MI İSTİYORSUN ?

MESAFE KOYMAK MI İSTİYORSUN?
Yaşadığın sorunlardan kaynaklı olarak eşinin ailesine mesafe koyarsan; bil ki eşin de sana ve senin ailene mesafe koyar.
Bu bir çözüm değil. Sorunu sümen altı etmek demektir. Yani yokmuş gibi farz etmektir.
Mesafe koymadan da; kişisel sınırı ve ailesel sınırı koruyarak; bunu da karşıdakilere hissettirerek ilişkini sürdürebilir, iletişimini güçlendirebilirsin.

Ve bil ki, her sorunun bir çözümü var.
Sevgiyle kal…
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com

BİLGİSAYAR OYUNU BAĞIMLISI FERİT

BİLGİSAYAR OYUNU BAĞIMLISI FERİT Yıl 2004. Kişisel Gelişim’e henüz faal olarak başlamadığım, Ankara’da bir lisede öğretmen olduğum yıllar…Veli toplantısındayız. Sınıfa girdim. Çocukları hakkında konuşuyorum…Sıra, bir öğrencimin notlarını bildirmeye, özellikleri hakkında konuşmaya geldi. (Bu sistem hiç iyi değil. Uluorta çocuğunun özelliklerini bir veliye söylemek hiç doğru değil kanımca.) Sınıfta yerinde duramayan, not alması gerektiği yerde almak istemeyen, sürekli ya kapıda ya pencerede olmak isteyen, sürekli sorun yaratan, ders notları zayıf bir öğrencim vardı…O öğrencimin annesinin geldiğini görünce çok sevindim.Çünkü böyle öğrencilerin velilerini çağırsanız da kolay kolay gelmezlerdi… ‘Hoşgeldiniz gelmenize çok sevindim, iyi ki geldiniz.’ dedim gülümseyerek…Kadın alı al moru mor ağlamaklı. Saç baş dağılmış, makyaj akmış…(belli ki benden önce konuşma yapan öğretmenlerin oğlu hakkındaki konuşmalarına içi yanmış, ağlamış.) Diğer veliler de benim bu sıcak karşılamama şaşkın…’ne demek hoşgeldiniz?…iyi ki geldiniz?… Sınıfta sorun yaratan velinin de çocuğun da kulağı çekilmeli’ bakışı atıyorlar bana…Biraz daha konuşurken anne dedi ki ‘Hocam oğlum bilgisayar bağımlısı. Eve girer girmez çantayı atıyor doğru bilgsayarın başına. Birşey söylesek bize omuz atıyor, bağırıp çağırıyor. Ne yapacağımızı şaşırdık kaldık hocam.’ derken de ağlıyor. Dedim ki anneye:
‘Siz sakin olun, rahat olun. Bu sınıftaki konuşmam bitti. Ben şimdi çıkıyorum. İsterseniz özel görüşelim dışarıda.’ Dışarıya çıktık. Ferit uzaktan bizi izliyor. Anneyle dışarda ne yapması Ferit’e nasıl davranması gerektiği konusunda konuştuk. Sonra Ferit’i de yanıma çağırdım.Ona da, bunun sigara içmek gibi olduğunu, azar azar azaltmasının doğru olduğunu, diğer zamanlarda ne tür uğraşlar yapması gerektiğini, onu çok sevdiğimi, her fırsatta onunla tenefüslerde konuşacağımı, ona inandığımı, güvendiğimi, derslerinin hemen düzelmeyeceğini ama toparlanacağını vs. konuştum. Konuştuğum gibi de yaptım.Tenefüslerde takip ettim. Nöbetlerimde yanıma çağırdım anna- babaya nasıl davranılır, nasıl başarılı öğrenci olunur, arkadaşlarla iletişim nasıl güçlendirilir, nasıl iyi insan olunur konularında sohbet ettim.Olumlu gelişmelerini vurguladım ve övdüm. Kendisine inandığımı, güvendiğimi belli ettim.Derken bir süre sonra not tutmayan çocuk derslerimde not tutmaya, eksik bilgilerini arkadaşlarının defterlerinden tamamlamaya, derse katılmaya başladı. Aylar geçti. Ferit halinden memnun…Ben de öyle…Bir gün dersten çıktım, öğretmen odasına girecekken iki velinin benimle görüşmek istediğini söyledi nöbetçi öğrenci. Baktım kapıda iyi giyimli, hoş bir bayanla bir beyefendi beni bekliyor. Kadın ‘Hocam ben Ferit’in annesiyim, size teşekküre geldik’dedi. ‘Oğlumuz, sayenizde bilgisayarı bıraktı. Spora yöneldi, dersleri düzeldi, eşimle ben; size teşekkür etmeye geldik. ‘
İlk karşılaştığımızda makyajı akmış, saç baş dağınık ağlamaklı kadının yerinde, mutlu, huzurlu, birşeyleri başarmanın sevinci gözlerine yansımış, özgüvenli bir bayan vardı karşımda…O günkü mutluluğumu anlatamam. 25 Yıllık öğretmenlik tecrübelerime ve şimdi de 10 yıllık Kişisel Gelişim Eğitmenlik ve Danışmanlık tecrübelerime göre, üstüne basa basa şunu belirtmek istiyorum. SEVGİ VE İLGİYLE BİR ÇOCUK DEĞİŞEBİLİYOR …

Genç öğretmenlerimize şunu söylemek isterim:
Gelen velileri öğrenci davranışı ne olursa olsun suçlayıcı konuşmaktan uzak durmak çok önemli…Onlar zaten üzüntüyle, mahcubiyetle geliyorlar karşımıza…Hatta bunları duymamak için toplantılara gelmek istemiyorlar.Geldiklerinden memnun olduğunuzu üzerine basa basa vurgular, onları dinlerseniz, anlamaya çalışırsanız, konuşurken de özel olarak görüşürseniz sadece o öğrenciyi değil; bir aileyi de kurtarırsınız.Tüm velilerin içinde, çocuğu hakkında konuşmak, fayda değil zarar getirir….Hepsinin anlatacakları bir hikayesi var…Sizin de zamanınız kısıtlı biliyorum bununla birlikte bir öğrenciyi kurtarmak bir toplumu kurtarmaktır…

Velilerimize de sesleniyorum…Bir sıkıntınız varsa veli toplantısını beklemeden rehber öğretmenler, sınf ve ders öğretmenleriyle birebir görüşün…Durumunuzu anlaşılır dille izah edin.Öğretmenler sizi mutlaka anlayacaklardır. Birlikte iletişim bir çocuğun hayatını kurtarır.

Bir şey daha…bilgisayar bağımlılığı değersizlik, yetersizlik, sevgisizlik, ilgisizlik, özgüvensizlik duygusundan, bir uğraşı olmamaktan kaynaklanabilmektedir. Kişi kendisini bulunduğu çevrede değersiz hissetmektedir. Oyunlar onu sanal da olsa kısa süreli de olsa mutlu, güçlü, değerli hissettirir.O tatmini tekrar tekrar yaşamak ister birey. ‘Hatta ben bağımlı değilim, çünkü dışarıdan vücuduma bir madde almıyorum.’ der, bağımlı bireylerin hepsi.Dışarıdan alınmış bir madde yoktur bağımlılık için ancak, o maddeyi kendi beyni üretir.

Bununla ilgili velilere şunu söylemek istiyorum. Evlat ayrımı yapmaktan, sevgi cimrisi olmaktan uzak durun. Her çocuğun özellikleri farklı.Çocuğunuzun yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olun; spora, hobilere yönlendirin, onlarla vakit geçirici uğraşlar edinin, onları önemseyin. Değer verin. İgilenin… Arkadaşları kimdir, öğrenin ama dedektif olmayın.
Hangi bilgisayar oyunu oynuyor takip edin. Onlara para verip istediğini yap çocuğum deyip başından savmak anne-babalık değildir aklınızda olsun…Sorunları olup yanınıza geldiklerinde ne kadar önemli işiniz varsa da bırakın, ona yönelin ve dinleyin onu. Ama yarım yamalak değil. Tüm bedeninizle…Onlara inandığınızı, güvendiğinizi belli edin. İŞTE O ZAMAN NELER DEĞİŞİYOR HAYATINIZDA FARK EDERSİNİZ. Sevgiyle kalın …

Not: Çocuğun adı değiştirilmiştir.

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com

http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

https://instagram.com/kisiselgelisimdansman/

ÇOCUKLARINIZLA BİRLİKTE Mİ UYUYORSUNUZ?

ÇOCUKLARINIZLA BİRLİKTE Mİ UYUYORSUNUZ?

Bazı anneler, eşleri il dışında çalışıyorsa, ya da eğer çocuğuyla tek başına yaşıyorlarsa, ya da eşi ile ayrı değil ama çocuğuna ya da çocuğu kendisine aşırı bağımlı ise; geceleri çocuklarıyla yatma davranışı sergileyebiliyorlar.
Bazen de anne bebeğin gereksinimlerini daha kolay sağlamak için bebeğini kendi yatağına alıyor. Sarılıp öperek, koklayarak, onun kokusunu içine çekerek uyumak istiyor.
Ancak çok masum görünen bu tutum; daha bebek belli bir yaşa gelmeden, bir alışkanlık haline gelebiliyor. Bebekken ayrı yatma eğitimi verilmeyen çocuk, ilerleyen yaşlarda anne ve/veya babayla birlikte yatmak istiyor. Ergenlik yaşına geldiği halde anne babanın yatağında yatmak isteyen çocuklar var. Çocuğun; bu davranışının altında yatan nedenin araştırması gerekir. Çocuk ayrı yatarken huzursuz olmasının nedeni nedir?
Yalnız başına yatmaktan dolayı korkmasının nedeni ne?
Bu nedenin ortadan kaldırılması için bir uzmandan destek alınmalıdır.

Çocukla Birlikte Yatmanın Sakıncaları Nedir?

Birlikte yatma davranışı, çocukta varsa eğer; korkuyu gidermeyeceği gibi, pekişmesine neden olacak; hatta çocuğun güven duygusu azalarak, kendisini bu anlamda daha güçsüz ve yetersiz hissetmesine yol açacaktır.
Ebeveynleriyle birlikte yatma davranışı çocuğun kişilik gelişimine olumsuz etki eder.
Ailenin dengesini bozar; anne babanın ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmasına, cinsel sorunların soğuklukların doğmasına neden olabilmektedir.
Böyle bir durumla karşı karşıyaysanız bir uzmandan destek almalısınız.

Sevgiyle kalın..

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633

www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com

KAYINVALİDE VE GELİN SORUNLARI BİTER Mİ?

KAYINVALİDE VE GELİN SORUNLARI BİTER Mİ?

Genç bir çift, erkeğin ailesine yakın oturuyor. Kayınvalide de her akşam onları yemeğe çağırıyormuş. Genç Bayan, sorun çıkmasın diye sesini de çıkaramıyor,
stres yaşıyor, mutsuz oluyor ve bu mutsuzluğu eşine yansıtıyormuş.

Kadının da erkeğin de algısını ve bakış açısını değiştirdik.

Şimdi daha mutlular. Genç bayan; “Eskiden kayınvalideme zorla, gerginlikler yaşayarak giderdim. Şimdi severek gidiyorum” Diyor.
… Bazı kayınvalideler iyi niyetle; evlatlarını her akşam yemek yemeye, pasta börek yemeye çağırabiliyor.

Bilmiyor ki gençler bu durumdan rahatsız oluyor; bu da evlilikleri olumsuz etkiliyor.

Aile mutluluğu ve huzuru için, ailesel sınırı bilmek önemli.
Anne baba ne kadar iyi niyetli olursa olsun; çocuklar evlendiğinde, her akşam birlikte olmayı istemek de; haftada bir birlikte olmayı istemek de doğru değil.
Onların da bir evleri var. Onlar da bir aile oldu ve sorumlulukları var. Saygıları, sevgileri, ilgileri, merhametleri, vicdanları olduğu sürece, o çocuklar yine sizin çocuğunuz.

Yeter ki, herkesin mutluluğu ve huzuru için sınırı ve dengeyi koruyalım.

Çiftlerin danışmanlığında küçük bir dokunuş ile, düşünceyi, inancı, algıyı değiştirince; aileler daha mutlu ve huzurlu olabiliyor.

Not : Danışandan izin alınmış ve adı soyadı gizlenerek paylaşım yapılmıştır.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633

KONTROLCÜLÜK

KONTROLCÜLÜK
Bir ilişkide ya da evlilikte denge varsa; o ilişkide (/evlilikte) huzur ve mutluluk da vardır.
Mutluluğun ve huzurun oluşmasına engel olan ve dengeyi bozan unsurlardan biri ise; çiftlerden birinin ya da ikisinin kontrolcü olmasıdır.
Kadınına ya da erkeğine baskı uygulamak, sürekli kontrol etmek, eleştirel ebeveyn konumunda olmak, kontrol edilen eşte; kapana kısılmışlık duygusu oluşturur.
Davranışları kontrol edilen eş; özellikle kişilik olarak neşeli, güleryüzlü, enerjik, sosyalse ve müdahaleci eş ona;
– Sağına bakma!
– Soluna bakma!
– Kimle konuştun!
– Gevşeme, yılışma! Ciddi ol!
– Kimle görüştün, kimdi arayan?
– Nereye gidiyorsun? Kimle görüşeceksin?
– Orada ne işin var?
– Öyle yapma, böyle yap!
– Onu giyme, şunu giy.
– Onu alma, bunu al!
Gibi kısıtlamalarla davranışlarına müdahale ediyorsa; kişi kendi gibi olamaz, arafta kalır ve kafese kapatılmış kuş misali
mutsuz olur.
Cıvıltısı kesilir. Çünkü özgür değildir.
Onun mutsuz olması; ne yazık ki müdahaleci eşi de mutsuz eder.

Eğer sizin de ilişkinizde ya da evliliğinizde buna benzer bir sorun varsa; kendinize uzaktan bakın ve aşağıdaki soruları cevaplayın.
1. Onu kontrol etmenizin nedeni ne?
2. Baskı uygulamanızın nedeni ne?
3. Eleştirel ebeveyn konumunda olmasanız en kötü ne olur?

Kontrol etme nedeniniz onunla ilgiliyse (ki aldatma eğilimi varsa), ya da kontrol etme isteği sadece sizinle alakalıysa ( aldatma olayı yok ama siz aşırı kıskançsanız, kaybetme korkunuz, aldatılma korkunuz; ya da herkesi, herşeyi kontrol etmek gibi bazı takıntılarınız varsa); ve şimdiye dek bir yardım almadan sorunu çözmeye çalıştınız ama başaramadıysanız; mutluluğu ve huzuru yeniden kazanabilmek için mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.

Siz baskı gören tarafsanız; karşıdaki partnerinizin yerine kendinizi koyun. Şimdiye kadar onun baskı kurmasına neden olacak bir davranışta bulundunuz mu? Eğer öyleyse, onun güvenini tekrar kazanabilmek için yapılması gereken neyse onu yapın. Cep telefonu şifresini ona mutlaka verin. Aşırıya kaçmadan, bakıp ikna olana ve tekrar size güven duyana kadar çaba sarf edin. Güven duymakta sıkıntı varsa, bir uzmandan aile/ ilişki danışmanlığı alın.
Ayşegül Özkonak

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

05052509633

Page 1 of 7

Ayşegül Özkonak