Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Category: Anne-Baba-Çocuk (Page 1 of 4)

KIZLARIMIZI NASIL KORUYALIM ?

KIZLARIMIZI NASIL KORUYALIM?

Son zamanlarda kızlarımızın vahşice katledildiklerini öğreniyor ve millet olarak çok üzülüyoruz.

Peki bunun bir çözümü yok mu?
Ebeveynler olarak bizler nasıl yardımcı olabiliriz?

1. Önce baba ve anne olarak çocuğunuzla duygusal bağlanmayı sağlayın.
Böylece duygusal açlığını doyuracak ilk partnere koşmasının, önüne geçmiş olursunuz. Onunla “dost ebeveyn” olun. Size her şeyini anlatabilsin.

2. Kızlarımız, her gördüğü erkeğin, tatlı diline inanmaması, mutlaka bir soru işareti bırakması gerektiğini bilmeli.

3. Hele o kişinin okulu, mesleği, eğitimi, ailesi, ailesine nasıl davrandığı, anne babası hakkındaki düşüncelerini, onlarla olan ilişkilerini öğrenmeli. Kızınız bilmeli ki, kendi anne babasına kötü davranan, “seviyorum” dediği kişiye de kötü davranır.

4. Ahlaki değerlerinin neler olduğunu öğrenmeli. Ahlaki değeri olmayan insandan her türlü kötülüğün geleceğini bilmeli.

5. Kadına, çocuğa, anne babaya, doğaya, insana saygısının olup olmadığını öğrenmeli.
Bunlara saygısı yoksa, ondan derhal uzaklaşmalı.

6. Küçük öfkelerde nasıl tepki veriyor gözlemlemeli.
Bazı genç kızlarımız “maço” erkeklerden hoşlanıyor. Bilmeli ki bu erkek, daha yakınlaşma başladığı ilk günlerde kendisini belli edecek, öfkesini sevdiği kadına yöneltecektir.

7. Kıskançlığı var mı?
Bir danışanım demişti ki;
“İlk tanıştığımızda beni kıskanması hoşuma giderdi. Daha sonra evlendik, kıskançlığı öyle abarttı ki, kendimi hapishanede gibi hissetmeye başladım. Çok mutsuzum. Hayatım sanki cehennem.”
Kıskançlık; kaybetme korkusundan, kendine olan güvensizlikten kaynaklanır. Kıskanç biriyle beraberseniz, hayatınız cehenneme döner.

8. Barlarda tanışılan bir partnerin, ona fayda sağlamayacağını öğretin. Böyle yerlerde tanışmanın tek gecelik ilişki olduğunu söyleyin.

9. Kızlarınıza; bedeninin ona verilmiş bir hazine olduğunu belirtin. Kimsenin onun bedenine dokunmasına izin vermemesi gerektiğini bilsin. Cinsellik eğitimini almasını sağlayın.
Kendini koruma ve savunma teknikleri eğitimi alsın.

10. Evli erkeklerden uzak durmasını söyleyin. Karısını aldatan erkek, bir süre sonra elde ettiği kadını da aldatacaktır.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

ÇOCUKLARIN KİŞİLİK GELİŞİMLERİNDE ETKİLİ OLAN AİLE TUTUMLARI

ÇOCUKLARIN KİŞİLİK GELİŞİMLERİNDE ETKİLİ OLAN AİLE TUTUMLARI

1. AŞIRI KORUYUCU AİLE: Anne baba aşırı koruyucu ve kollayıcı dır. Çocuğun yapacağı her işi, anne baba yapar. Çocuğa sorumluluk verilmez. Çocuk başkalarına bağımlı ve kendine güvensiz yetişmektedir. Çocuğa özel dersler, kurslar aldırılır ve ondan beklenti yüksektir. Çocuk il dışı fakülteyi de kazansa, aileye bağımlı olduğu için aileden ayrılamaz, aile de ondan…Sorumluluk bilinci olmayan, bir takım saplantıları, takıntıları olan, özgüven ve iletişim sorunu olan bir birey olabilir.

2 AŞIRI HOŞGÖRÜ VE ÖZEN GÖSTERME: Doğru ya da yanlış davranışında kayıtsız şartsız hoş görüyle karşılaşan çocuk; bencil, doyumsuz, sınır tanımayan, bağımlılıkları olan ve herkesin her ortamda dikkatini çekmeye, bütün ilgiyi üzerinde toplamaya çalışan, sorumsuz, kırılgan, her dediği anında olsun isteyen, sabırsız, şımarık, antisosyal, sosyal ortama girdiğinde içe kapanık veya kurallara uymayan, öfke kontrolü sağlayamayan bir birey olabilir. Ailenin kontrolünü ele almıştır. Aileyi tehdit eder. Dediği olmayınca tehditlerini gerçekleştirir.

3.REDDEDİCİ SEVGİSİZ AİLE: Bir çocuk ailesi tarafından bazı sebeplerle reddedilirse, fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları karşılanmaz, görmezden gelinir ya da düşmanca davranışlarla karşılaşırsa; özgüvensiz, topluma, insanlara sevgisiz, vicdansız, merhametsiz, altını ıslatan, tırnaklarını yiyen, kafasını sert yerlere vuran, suça meyilli(intihar bombacıları bu şekilde ortaya çıkar), isyankar, müzevir, yalancı, tikleri olan, saldırgan, kendi canına kıyabilen, evden okuldan kaçabilen, başkalarına, hayvanlara eziyetten zevk alan, cinsel sapkınlığa sahip bireyler olabilirler.

4.BASKI ALTINA ALMA: Çocuğun her yaptığı, her söylediği sürekli eleştirilir, çok fazla uyarılır ve dışlanır. Çocuğun isyankar, öfkeli, yalancı ve/veya aşağılık kompleksine sahip, özgüveni düşük, değersizlik, yetersizlik duygusu yaşayan, özsaygısı olmayan birey olma ihtimali yüksektir.

5. ÇOCUKLAR ARASINDA KIYAS
YA DA AYRIM YAPMA: Bazı aileler çocuklar arasında ayrım yapmakta ya birbirleriyle veya başkalarının çocuklarıyla çoc uğu kıyaslamaktadırlar. Bu tip bir davranışla çocuklar; yetersizlik, değersizlik, özgüven ve öfke sorunu yaşayabilirler. Davranış bozukluğu sergileyebilirler.

6.İLGİSİZ KAYITSIZ AİLE:’Saldım çayıra mevlam kayıra ‘tutumu. Çocuk kendisine bir rol model arar. Arkadaşlarıyla zaman geçirir, uygunsuz, kötü işler yapan bir suç makinesine dönüşebilir.

7.TUTARSIZ AİLE:Anne baba çocuk yetiştirmede tutarsızlık yaşarlar ve bunu çocuğa yansıtırlar.
Çocuk nerede duracağını bilemez. Doğru yanlışı ayırt edemez. İnatçı, asi, hırçın olabildiği gibi, içe kapanık pısırık, yalancı, dikkat eksikliği olan bir birey olabilir.

8. DEMOKRATİK TUTUM ve KABUL ETME: Abartıya kaçmayan bir hoş görü ve çocuğu kabul etme, onu bütün özellikleriyle kabul etmek anlamına gelir. Aile tutarlı ve anlayışlı tavırlar içindedir. Kurallar ve belli sınırlar içinde çocuk özgürdür. Onaylanır. Fikir, düşünce ve duygularına önem verilir. Çocuk kendini değerli hisserder. Ailece karar alınırken onun fikri de alınır…Kendine özgüvenli, yapıcı, olumlu, sosyal ilişkileri sorunsuz, başkalarının fikirlerine saygılı, empati yeteneği olan, duygusal zekası, akademik zekası, hayat başarısı yüksek çocuklar bu tip ailelerde yetişirler.

Çocuklarımızı yetiştirirken hangi aile tutumunu uyguluyoruz diye kendimize soralım.
Sonrasında da uygun, doğru aile tutumu geliştirelim. Hem ailemiz, hem çocuğumuz, hem toplumumuz, hem geleceğimiz için.

Şuna inanıyorum ki; biz bu toplumda yaşıyorsak, kimin çocuğu olursa olsun; bu çocukların hepsi bizim çocuğumuz…

Lütfen bu bakış açısıyla düşünerek, paylaşalım ve çevremizi hep beraber aydınlatmalım.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

www.aysegulozkonak.com

https://instagram.com/kisiselgelisimdansman

BİLGİSAYAR OYUNU BAĞIMLISI FERİT

BİLGİSAYAR OYUNU BAĞIMLISI FERİT Yıl 2004. Kişisel Gelişim’e henüz faal olarak başlamadığım, Ankara’da bir lisede öğretmen olduğum yıllar…Veli toplantısındayız. Sınıfa girdim. Çocukları hakkında konuşuyorum…Sıra, bir öğrencimin notlarını bildirmeye, özellikleri hakkında konuşmaya geldi. (Bu sistem hiç iyi değil. Uluorta çocuğunun özelliklerini bir veliye söylemek hiç doğru değil kanımca.) Sınıfta yerinde duramayan, not alması gerektiği yerde almak istemeyen, sürekli ya kapıda ya pencerede olmak isteyen, sürekli sorun yaratan, ders notları zayıf bir öğrencim vardı…O öğrencimin annesinin geldiğini görünce çok sevindim.Çünkü böyle öğrencilerin velilerini çağırsanız da kolay kolay gelmezlerdi… ‘Hoşgeldiniz gelmenize çok sevindim, iyi ki geldiniz.’ dedim gülümseyerek…Kadın alı al moru mor ağlamaklı. Saç baş dağılmış, makyaj akmış…(belli ki benden önce konuşma yapan öğretmenlerin oğlu hakkındaki konuşmalarına içi yanmış, ağlamış.) Diğer veliler de benim bu sıcak karşılamama şaşkın…’ne demek hoşgeldiniz?…iyi ki geldiniz?… Sınıfta sorun yaratan velinin de çocuğun da kulağı çekilmeli’ bakışı atıyorlar bana…Biraz daha konuşurken anne dedi ki ‘Hocam oğlum bilgisayar bağımlısı. Eve girer girmez çantayı atıyor doğru bilgsayarın başına. Birşey söylesek bize omuz atıyor, bağırıp çağırıyor. Ne yapacağımızı şaşırdık kaldık hocam.’ derken de ağlıyor. Dedim ki anneye:
‘Siz sakin olun, rahat olun. Bu sınıftaki konuşmam bitti. Ben şimdi çıkıyorum. İsterseniz özel görüşelim dışarıda.’ Dışarıya çıktık. Ferit uzaktan bizi izliyor. Anneyle dışarda ne yapması Ferit’e nasıl davranması gerektiği konusunda konuştuk. Sonra Ferit’i de yanıma çağırdım.Ona da, bunun sigara içmek gibi olduğunu, azar azar azaltmasının doğru olduğunu, diğer zamanlarda ne tür uğraşlar yapması gerektiğini, onu çok sevdiğimi, her fırsatta onunla tenefüslerde konuşacağımı, ona inandığımı, güvendiğimi, derslerinin hemen düzelmeyeceğini ama toparlanacağını vs. konuştum. Konuştuğum gibi de yaptım.Tenefüslerde takip ettim. Nöbetlerimde yanıma çağırdım anna- babaya nasıl davranılır, nasıl başarılı öğrenci olunur, arkadaşlarla iletişim nasıl güçlendirilir, nasıl iyi insan olunur konularında sohbet ettim.Olumlu gelişmelerini vurguladım ve övdüm. Kendisine inandığımı, güvendiğimi belli ettim.Derken bir süre sonra not tutmayan çocuk derslerimde not tutmaya, eksik bilgilerini arkadaşlarının defterlerinden tamamlamaya, derse katılmaya başladı. Aylar geçti. Ferit halinden memnun…Ben de öyle…Bir gün dersten çıktım, öğretmen odasına girecekken iki velinin benimle görüşmek istediğini söyledi nöbetçi öğrenci. Baktım kapıda iyi giyimli, hoş bir bayanla bir beyefendi beni bekliyor. Kadın ‘Hocam ben Ferit’in annesiyim, size teşekküre geldik’dedi. ‘Oğlumuz, sayenizde bilgisayarı bıraktı. Spora yöneldi, dersleri düzeldi, eşimle ben; size teşekkür etmeye geldik. ‘
İlk karşılaştığımızda makyajı akmış, saç baş dağınık ağlamaklı kadının yerinde, mutlu, huzurlu, birşeyleri başarmanın sevinci gözlerine yansımış, özgüvenli bir bayan vardı karşımda…O günkü mutluluğumu anlatamam. 25 Yıllık öğretmenlik tecrübelerime ve şimdi de 10 yıllık Kişisel Gelişim Eğitmenlik ve Danışmanlık tecrübelerime göre, üstüne basa basa şunu belirtmek istiyorum. SEVGİ VE İLGİYLE BİR ÇOCUK DEĞİŞEBİLİYOR …

Genç öğretmenlerimize şunu söylemek isterim:
Gelen velileri öğrenci davranışı ne olursa olsun suçlayıcı konuşmaktan uzak durmak çok önemli…Onlar zaten üzüntüyle, mahcubiyetle geliyorlar karşımıza…Hatta bunları duymamak için toplantılara gelmek istemiyorlar.Geldiklerinden memnun olduğunuzu üzerine basa basa vurgular, onları dinlerseniz, anlamaya çalışırsanız, konuşurken de özel olarak görüşürseniz sadece o öğrenciyi değil; bir aileyi de kurtarırsınız.Tüm velilerin içinde, çocuğu hakkında konuşmak, fayda değil zarar getirir….Hepsinin anlatacakları bir hikayesi var…Sizin de zamanınız kısıtlı biliyorum bununla birlikte bir öğrenciyi kurtarmak bir toplumu kurtarmaktır…

Velilerimize de sesleniyorum…Bir sıkıntınız varsa veli toplantısını beklemeden rehber öğretmenler, sınf ve ders öğretmenleriyle birebir görüşün…Durumunuzu anlaşılır dille izah edin.Öğretmenler sizi mutlaka anlayacaklardır. Birlikte iletişim bir çocuğun hayatını kurtarır.

Bir şey daha…bilgisayar bağımlılığı değersizlik, yetersizlik, sevgisizlik, ilgisizlik, özgüvensizlik duygusundan, bir uğraşı olmamaktan kaynaklanabilmektedir. Kişi kendisini bulunduğu çevrede değersiz hissetmektedir. Oyunlar onu sanal da olsa kısa süreli de olsa mutlu, güçlü, değerli hissettirir.O tatmini tekrar tekrar yaşamak ister birey. ‘Hatta ben bağımlı değilim, çünkü dışarıdan vücuduma bir madde almıyorum.’ der, bağımlı bireylerin hepsi.Dışarıdan alınmış bir madde yoktur bağımlılık için ancak, o maddeyi kendi beyni üretir.

Bununla ilgili velilere şunu söylemek istiyorum. Evlat ayrımı yapmaktan, sevgi cimrisi olmaktan uzak durun. Her çocuğun özellikleri farklı.Çocuğunuzun yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olun; spora, hobilere yönlendirin, onlarla vakit geçirici uğraşlar edinin, onları önemseyin. Değer verin. İgilenin… Arkadaşları kimdir, öğrenin ama dedektif olmayın.
Hangi bilgisayar oyunu oynuyor takip edin. Onlara para verip istediğini yap çocuğum deyip başından savmak anne-babalık değildir aklınızda olsun…Sorunları olup yanınıza geldiklerinde ne kadar önemli işiniz varsa da bırakın, ona yönelin ve dinleyin onu. Ama yarım yamalak değil. Tüm bedeninizle…Onlara inandığınızı, güvendiğinizi belli edin. İŞTE O ZAMAN NELER DEĞİŞİYOR HAYATINIZDA FARK EDERSİNİZ. Sevgiyle kalın …

Not: Çocuğun adı değiştirilmiştir.

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com

http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

https://instagram.com/kisiselgelisimdansman/

ÇOCUKLARINIZLA BİRLİKTE Mİ UYUYORSUNUZ?

ÇOCUKLARINIZLA BİRLİKTE Mİ UYUYORSUNUZ?

Bazı anneler, eşleri il dışında çalışıyorsa, ya da eğer çocuğuyla tek başına yaşıyorlarsa, ya da eşi ile ayrı değil ama çocuğuna ya da çocuğu kendisine aşırı bağımlı ise; geceleri çocuklarıyla yatma davranışı sergileyebiliyorlar.
Bazen de anne bebeğin gereksinimlerini daha kolay sağlamak için bebeğini kendi yatağına alıyor. Sarılıp öperek, koklayarak, onun kokusunu içine çekerek uyumak istiyor.
Ancak çok masum görünen bu tutum; daha bebek belli bir yaşa gelmeden, bir alışkanlık haline gelebiliyor. Bebekken ayrı yatma eğitimi verilmeyen çocuk, ilerleyen yaşlarda anne ve/veya babayla birlikte yatmak istiyor. Ergenlik yaşına geldiği halde anne babanın yatağında yatmak isteyen çocuklar var. Çocuğun; bu davranışının altında yatan nedenin araştırması gerekir. Çocuk ayrı yatarken huzursuz olmasının nedeni nedir?
Yalnız başına yatmaktan dolayı korkmasının nedeni ne?
Bu nedenin ortadan kaldırılması için bir uzmandan destek alınmalıdır.

Çocukla Birlikte Yatmanın Sakıncaları Nedir?

Birlikte yatma davranışı, çocukta varsa eğer; korkuyu gidermeyeceği gibi, pekişmesine neden olacak; hatta çocuğun güven duygusu azalarak, kendisini bu anlamda daha güçsüz ve yetersiz hissetmesine yol açacaktır.
Ebeveynleriyle birlikte yatma davranışı çocuğun kişilik gelişimine olumsuz etki eder.
Ailenin dengesini bozar; anne babanın ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmasına, cinsel sorunların soğuklukların doğmasına neden olabilmektedir.
Böyle bir durumla karşı karşıyaysanız bir uzmandan destek almalısınız.

Sevgiyle kalın..

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633

www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com

KAYINVALİDE VE GELİN SORUNLARI BİTER Mİ?

KAYINVALİDE VE GELİN SORUNLARI BİTER Mİ?

Genç bir çift, erkeğin ailesine yakın oturuyor. Kayınvalide de her akşam onları yemeğe çağırıyormuş. Genç Bayan, sorun çıkmasın diye sesini de çıkaramıyor,
stres yaşıyor, mutsuz oluyor ve bu mutsuzluğu eşine yansıtıyormuş.

Kadının da erkeğin de algısını ve bakış açısını değiştirdik.

Şimdi daha mutlular. Genç bayan; “Eskiden kayınvalideme zorla, gerginlikler yaşayarak giderdim. Şimdi severek gidiyorum” Diyor.
… Bazı kayınvalideler iyi niyetle; evlatlarını her akşam yemek yemeye, pasta börek yemeye çağırabiliyor.

Bilmiyor ki gençler bu durumdan rahatsız oluyor; bu da evlilikleri olumsuz etkiliyor.

Aile mutluluğu ve huzuru için, ailesel sınırı bilmek önemli.
Anne baba ne kadar iyi niyetli olursa olsun; çocuklar evlendiğinde, her akşam birlikte olmayı istemek de; haftada bir birlikte olmayı istemek de doğru değil.
Onların da bir evleri var. Onlar da bir aile oldu ve sorumlulukları var. Saygıları, sevgileri, ilgileri, merhametleri, vicdanları olduğu sürece, o çocuklar yine sizin çocuğunuz.

Yeter ki, herkesin mutluluğu ve huzuru için sınırı ve dengeyi koruyalım.

Çiftlerin danışmanlığında küçük bir dokunuş ile, düşünceyi, inancı, algıyı değiştirince; aileler daha mutlu ve huzurlu olabiliyor.

Not : Danışandan izin alınmış ve adı soyadı gizlenerek paylaşım yapılmıştır.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633

BANA YALAN SÖYLÜYOR !

BANA YALAN SÖYLÜYOR !

Eşinize (partnerinize) ve çocuğunuza yapacağınız her öfkeli tavrınız, baskı kurmanız, yönlendirmeye çalışmanız, sürekli her davranışını kontrol etmeniz, eleştirmeniz, kınamanız, suçlamanız, yargılamanız sonrası; hem yalanlar duymaya, hem de ruhen ve bedenen sizden uzaklaşmalarına hazırlıklı olmalısınız.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/kisiselgelisimdansman/

BOŞANMAK SON ÇAREDİR

BOŞANMAK SON ÇAREDİR
Evliliğinizde boşanma kelimesinden uzak durun. Önce çözüm arayışlarına girin. Bir danışmana gidin. “Her yolu denedim. Olmuyor” derseniz o zaman boşanın. Aksi halde değişimin kolay olduğu ve gözünüzün önünde olduğu o mutluluğu kaçırırsınız.

Sevgiyle kalın. Ayşegül Özkonak

Daha öncesi bireysel sıkıntılarla birlikte, evlilik sorunları, huzursuzluk, iletişimsizlik ve boşanma aşamasına gelmişken; görüşmelerimiz sonrası sonuçtan benim de mutlu olduğum ailemiz…

– Merhaba Ayşegül hanım öncelikle size çok teşekkür ederim. Sizin seanslarınız sayesinde evime huzur geldi. Eşim şimdi daha mutlu kafası daha rahat şimdi, gülüyor şakalaşıyor. “Ben iyiyim” diyebiliyor. Bizimle daha çok vakit geçiriyor, beni mutlu etmeye çalışıyor. Bu olumlu gelişme beni ve çocuklarımı da olumlu yönde etkiledi. Önceden hayata küsmüştü. Hayatla barıştı artık. İntiharı bile düşündüğünü söylüyordu. Kendisini hiç sevmiyordu. Şimdi bu olumsuzluklardan kurtuldu diyebiliyorum. Her şey için tekrar çok teşekkür ederim.

– Canım benim. Sizlerin mutluluğu benim de mutluluğum.  Bu muhteşem gelişmelerden beni haberdar ettiğin için ben çok teşekkür ederim. Mutluluğunuz daim olsun.

Not: Paylaşım izin alınarak ve adı soyadı gizlenerek yapılmıştır.
Bütünün hayrına olsun.
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/kisiselgelisimdansman/
www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com

ÇOCUKLARA YAPILAN CİNSEL İSTİSMARA KARŞI BİZLER NELER YAPMALIYIZ?

ÇOCUKLARDA CİNSEL İSTİSMARA KARŞI BİZLER NELER YAPMALIYIZ?

Son günlerde artan taciz olaylarını üzülerek izliyor, kızıyor, hatta isyan ediyoruz. Bununla birlikte kolluk görevlileri ve adalet gerekeni yaparken, biz hangi önlemleri almalıyız bunları biliyor muyuz? Acaba bize düşen görevler yok mu?
Bizler de sevdiğimiz, gözümüzden sakındığımız, canımız varlıklarımıza farkında olmadan kötülük ediyor olabilir miyiz?
Çocuğunuzun belli bir yaşa geldi. Bir yandan da neler yapabileceğiniz konusunda kaygılısınız öyle değil mi?

Öncelikle bu vakaları önleme konusunda yapılacaklara bakalım:.

a. Çocuk kendi başına yıkanabilecek duruma geldiğinde, kendisinin duş almasını öğretebilirsiniz.

b. Cinselliği öğrenmeden önce de öğrendikten sonra da çıplak olarak birlikte duş almak doğru değil.

c. Odasına izinsiz girmek, kişisel sınırının ihlal edileceğine inanmasına neden olur.

d. Özel bölgelerine kimsenin dokunmasına izin vermemeyi öğretebilmelisiniz.

e. Onunla sorunlarını paylaşabilmelisiniz. Küçük hatalarda cezalandırmaktan kaçınmalı. Öyle yaparsanız, tacize uğradığında size söylemekten kaçınabilir.

f. Tacize ve kaçırılmaya karşı nasıl davranacak? Bunu ailece yaptığınız bir mizansenle öğretebilirsiniz. Yani oyun oynar gibi…Böyle bir oyun kurgulayıp, o anda nasıl da kuvvetle bağıracağını da yaşatarak. Ama öğretirken insanlardan korkan, çekinen tavır sergilememesine de dikkat etmelisiniz. Hayata güvensiz olmamasına dikkat etmelisiniz.
Ayrıca çocuğumuzun başına birşey gelir mi düşüncesinden kurtulun.Çünkü ne düşünürsek onu hayatımıza çekeriz. Aklınıza kaçırılabilir düşüncesi geldiğinde hemen başka bir düşünceye geçin. Kaçırılma korkusunu aşamıyorsanız bir uzmandan destek alın. Aksi halde bu korkunuzu, hayata olan güvensizliğinizi çocuklarınıza da aktarırsınız.
Bu yapmamız gereken davranışın bir tarafı.
Diğer taraf ise, çocuğumuzu severken nasıl sevdiğimizle alâkalı. Her anne baba çocuğunu sever ancak bazı anne babalar bu sevmeyi abartmakta hatta dudaktan öpmektedir. Bu davranış son derece yanlış. Nedenine gelince; 3-5 yaşlarını kapsayan cinselliği tanıdığı (fallik) dönemde çocuk; cinselliği öğrenir; karşı cinsten ebeveynini paylaşmaz hatta sahiplenme davranışı gösterir… Bu yaş döneminde annesiyle evlenmek istediğini söyleyen çok erkek çocuk görülmektedir mesela…Ya da babasıyla evlenmek istediğini ifade eden kız çocukları…Bu dönemin sonunda ise, babasına ya da annesine karşı hissettiği cinsel dürtüler baskılanır. Yine bu dönemlerde cinsel uyarılar içeren mesajlardan uzak durulması gerekmektedir. Örneğin dudaktan öpme, poposuna dokunma, şaplak vurma, öpme davranışı gerçekleştirirken, çocuğunuzu cinsel istismara açık olmasına neden olabilirsiniz.
Bir takipçim demişti ki “Ben çocuğuma diyorum ki; “dudaktan popondan öpüyorum ama benden başka kimseye öptürme. Dedene, babana, amcana, yabancıya…” Fakat bir gün amcası poposuna hafifçe şaplak vurmuş, çığlık çığlık bağırıyor, ağlıyor kendisine dokundu diye. Ne yapmalıyım bu durumda hocam?”
Yapacak tek şey kendinize mübah saydığınız davranışı yapmamak çocuğunuza…Zira çocuğa yapılmaması gereken davranışı yapıp, sonra da öğüt verirseniz; baba ya da amcadan gelen küçük bir davranışı çocuğun yanlış anlayıp zihninde fırtınalar esmesine neden olabilirsiniz…O yüzden çocuk, karşısındaki kişi kim olursa olsun, kendi bedeninin özel olduğunu bilmeli. Ayrıca da kendine ve bedenine saygı duymayı da…

Eğer dudaktan öperseniz neler olabilir?

a. Normal Ebeveyn-çocuk ilişkisinden çok, sapkın(ensest)ilişkiyi çağrıştırabilirsiniz çocuğunuzun bilinçaltında farkında olmadan.

b. Öyle olmasa bile, çocuk bilinçaltında kendisinin böyle bir sapkınlığı yaşadığı düşüncesi geliştirebilir. Ya da tacize uğradığı düşüncesini…

c. Ergenlik ve yetişkinlikte, bu erkek çocuklar aşık olamaz, sevemez, sevgili değiştirip durabilir. Anneye benzer birilerini arar hayat boyu ve mutlu olamayabilir. Ayrıca böyle kız çocuklarında da aynı durum geçerli baba-kız arasındaki ilişkide…

d. Dudaktan öpüşmenin doğru olduğuna inanıp, erkek-kız kardeş arasında da bu davranışı gerçekleşebilirler ve siz ensest ilişki tohumları atmaya neden olabilirsiniz farkında olmadan…

e. Ya da başkasının dudağından öpmesinin sevgi gösterisi olduğuna inanıp ses çıkarmaz ve tacize kapı aralamış olursunuz,
hem de istemeden.

Ayrıca dudaktan öpmek; tükürük ve boğaz salgıları aracılığıyla bulaşan;
yüksek ateş, halsizlik, boğaz ve baş ağrısı, ilerlemiş durumda tedavide geç kalınırsa dalak yırtılmasından menenjite, zatürree’den kalp zarının iltihaplanmasına neden olabilen; “Enfeksiyöz Mononukleoz”a da neden olabilir., (bknz. Enfeksiyon mononükleaz)

Ayrıca ‘aşkım, sevgilim’ kelimelerinin kullanılması da doğru değil evlatlar için…Bu kelimeleri eşiniz için kullanın ama çocuklarınıza o kelimelerin yerine ‘yavrum, canım kızım ya da canım oğlum vb. sözler, ebeveyn-çocuk ilişkisini çağrıştırması bakımından daha doğru kelimelerdir.

Peki biz hiç mi çocuğumuzu, torunumuzu sevmeyeceğiz? Tabi ki seveceğiz. Ama samimi, içten, sevgi dolu ve de ŞEFKATLE…Cinselliği çağrıştıracak bölgelere dokunmadan…

Sevgiyle kalın…
Ayşegül Özkonak
05052509633
www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com
www.aysegulozkonak,com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

Çocuğunuzu ne kadar tanıyorsunuz?

ÇOCUĞUNUZU NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Boş zamanlarımda çok sevdiğim sanat müziği korolarına katılırım. Korolarımın birinde benim yaşam koçluğu yaptığımı öğrenen bir arkadaş :
– Hocam bir yeğenim var. Üniversite sınavına girecek, çok başarısız. Yardımcı olur musunuz? Dedi. (Sınava da 3 ay kalmış).
-Kaygısı varsa olur da, sınava üç ay kala yardımcı olamam. Sene başında çalışmamız gerekirdi. Dedim.
– Hocam n’olur, size çok ihtiyacımız var. Bildiğiniz gibi değil. Diye ısrar edince, koro arkadaşım olduğu için de kendisini kıramadım.
– Yalnız hocam şöyle bir şey var. Babası çocuğun başaracağına inanmıyor. Annesiyle beraber,
‘’ sorunu çözmek için bir yaşam koçu arayalım ‘ dedik.
– Ben yaşam koçu falan anlamam. Para falan da vermem. Ne haliniz varsa görün. Bu oğlandan adam olmaz. Diyor. Ama biz, sizden yardım istiyoruz. Son çaremiz sizsiniz.
Kabul ettim. Birlikte yeğeninin evlerine gittik. Anne ve baba beni karşıladı ama, baba alı al moru mor. Kıpkırmızı surat. Öfkeli.Kuralcı ve baskıcı, mavi ve kırmızı kişilikli.Tokalaşırken; gelişimden memnuniyetsiz tarzda tokalaşıyor benimle.
Koro arkadaşım olan bayan, çocuğun halası. Daha önce durumu anlattığı için bu davranışa hazırlıklıydım. Yaşam koçluğu konusunda, benimle görüşmeden önce babayı ikna etmek için çok uğraşmışlar.
Anne, yumuşak başlı, ara bulucu, ama eşinin gerginliğinden dolayı tedirgin.
Delikanlı sarı kişilikli. Rahat, sorumluluk alma, zaman yönetimi konusunda başarısız. Okula geç gittiği için, devamsızlıktan atılma durumunda. Biraz sohbet ettik.
Sorunun, sınavdan daha önemlisi, baba-oğul çatışması olduğunu farkettim. Özel konuşmam sırasında, babanın oturdukları site içerisinde oğluna hakaret ettiğini öğrendim.

Delikanlıyla özel konuşmamda diyor ki:
– Ben çalışıyorum. Okulda, etütde çalışıyorum. Ben de ona hakaret edeceğim ama hakaretlerin en büyüğünü edeceğim. Hakaret etmesin çalışırım.

Babayla konuşuyoruz. Gergin ve oğlu çalışmıyor diye öfkeli.
– Çalışsın hakaret etmem. Diyor.
Kendisine dedim ki :
– Önce sizinle çalışmalıyız. Öfke yönetimini sağlamalıyız. Nefes ve gevşeme terapisi uygulayıp, bunları bir başınıza nasıl yapacağınızı öğreteceğim.
Ve devam ettim:
-Trafikte kırmızı ışıkta ne yaparsınız?
-Dururum.
-O sürenin biteceğini, kırmızı ışığın yeşile döneceğini bilirsiniz değil mi?
– Evet.
– Bu bir süreç mi?
– Evet.
– Çocuğunuz da bir sınava girecek. Şu anda da ailece bir süreçtesiniz. Ama bitecek. Bu süreci nasıl geçirmek istersiniz? Öfkeli, gergin, tedirgin, kaygılı mı? Yoksa daha sakin, güvenli mi? Hayat seçimlerden ibaret. Onu nasıl yaşayacağınız da sizin seçiminiz.
– Hocam hiç böyle düşünmemiştim. Dedi.

Daha sonraki teknik çalışmalarımızda, çocuğunun sarı- yeşil kişilikte olduğunu, yakınlaşmacı bir motivasyona sahip olduğunu, hangi sözleri kullanırsa oğluna nasıl etki edeceğini, işitsel ve dokunsal temsil sistem ağırlıkta olduğu için ona nasıl davranması gerektiğini, hangi zeka çeşidine, hangi davranış kalıplarına sahip olduğunu anlattım. Kendisinin ve eşinin kişiliklerinden, çocuklarına karşı nasıl tavır sergilemelerinden bahsettim.

Delikanlıyla kaygı giderme ve diğer çalışmalarımız sonrası olumsuz davranışlar düzeldi. Motivasyonu arttı. Evdeki gergin, patlamaya hazır hava gitti. Sakinlik ve huzur geldi.
Babayla bir ara telofonda görüşürken bana şunları söyledi:
– Hocam, oğlum 18 yaşında. Ve ben oğlumu şimdiye kadar hiç tanımamışım. Sayenizde oğlumu tanıdım. Sağ olun. Artık sohbet edebiliyoruz artık.

İlk karşılaşmamızda oğluna öfkeden kızarmış bir suratla ,‘’bu yaşam koçu da kimmiş?’’ diye yargılayan, güvensiz bakışlarla bakan baba; bir daha ki görüşmelerimizde; artık gülümseyerek, daha sakin, güvencini, minnet, sevgi ve saygı dolu bakışlarını hissettirerek tokalaşıyordu benimle.

O delikanlı ne mi oldu ?
İstediği makine mühendisliğini kazandı.
Eğer çocuğumuzu tanır, kişiliğini, hangi motivasyona sahip olduğunu, davranış kalıplarını, hangi zeka çeşidini kullandığını bilirsek; davranışı düzelir, iletişimimiz kolaylaşır, başarısı da artar.
Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/aysegulkisiselgelisim/

ÇOCUKLARIN KİŞİLİK GELİŞİMLERİNDE ETKİLİ OLAN AİLE TUTUMLARI

ÇOCUKLARIN KİŞİLİK GELİŞİMLERİNDE ETKİLİ OLAN AİLE TUTUMLARI

1. AŞIRI KORUYUCU AİLE : Anne baba aşırı koruyucu ve kollayıcıdır. Her işi anne baba yapar. Çocuğa sorumluluk verilmez. Çocuk başkalarına bağımlı ve kendine güvensiz yetişmektedir. Özel dersler aldırılır. O yüzden de çocuktan beklenti yüksektir. Çocuk il dışı bir fakülteyi de kazansa aileden ayrılamaz, aile de ondan…Çocuk, bazı saplantıları, takıntıları olan, özgüven ve iletişim sıkıntısı olan bir birey olabilir.

2 AŞIRI HOŞGÖRÜ VE ÖZEN GÖSTERME: Doğru ya da yanlış davranışında kayıtsız şartsız hoş görüyle karşılaşan çocuk; bencil, doyumsuz, sınır tanımayan, bağımlılıkları olan ve herkesin her ortamda dikkatini çekmeye, bütün ilgiyi üzerinde toplamaya çalışan, sorumsuz, kırılgan, her dediği anında olsun isteyen, sabırsız, şımarık, antisosyal, sosyal ortama girdiğinde içe kapanık veya kurallara uymayan, öfke kontrolü sağlayamayan bir birey olabilir. Ailenin kontrolünü ele almıştır. Aileyi istediğini yapmadıklarında, tehdit eder. Dediği olmayınca tehditlerini gerçekleştirir.

3.REDDEDİCİ SEVGİSİZ AİLE: Bir çocuk ailesi tarafından bazı sebeplerle reddedilirse, fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları karşılanmaz, görmezden gelinir ya da düşmanca davranışlarla karşılaşırsa; özgüvensiz, topluma, insanlara karşı sevgisiz, vicdansız, merhametsiz, altına yapan, tırnak kemiren, kafayı sert bir yere vuran, suça meyilli(intihar bombacıları bu şekilde ortaya çıkar), isyankâr, müzevirci, yalancı, tikleri olan, saldırgan, kendi canına kıyan, evden okuldan kaçan, başkalarına hayvanlara eziyetten zevk alan, cinsel sapkınlığa sahip bireyler olabilirler.

4.BASKI ALTINA ALMA: Çocuğun her yaptığı, her söylediği sürekli eleştirilir, çok fazla uyarılır ve dışlanır. Çocuğun isyankâr ve/veya aşağılık kompleksine sahip, özgüveni düşük, değersizlik duygusu yaşayan birey olma ihtimali yüksektir.

5. ÇOCUKLAR ARASINDA KIYAS
YA DA AYRIM YAPMA: Bazı aileler çocuklar arasında ayrım yapmakta ya birbirleriyle veya başkalarının çocuklarıyla kıyaslamaktadırlar. Bu tip bir davranışla çocuklar; yetersizlik, değersizlik, özgüven sorunu yaşarlar. Davranış bozukluğu sergilerler.

6.İLGİSİZ KAYITSIZ AİLE: ‘ Saldım çayıra mevlam kayıra ‘tutumu. Çocuk rol model arar. Arkadaşlarıyla zaman geçirir, uygunsuz, kötü işler yapan bir suç makinesi olabilir.

7.TUTARSIZ AİLE: Anne baba çocuk yetiştirmede tutarsızlık yaşarlar ve bunu çocuğa yansıtırlar.
Çocuk nerde duracağını bilemez. Doğru yanlışı ayırd edemez. İnatçı, asi, hırçın olabildiği gibi, içe kapanık pısırık, yalancı, dikkat eksikliği olan bir birey olabilir.

8. DEMOKRATİK TUTUM ve KABUL ETME: Abartıya kaçmayan bir hoş görü ve çocuğu kabul etme, onu bütün özellikleriyle kabul etmek anlamına gelir. Aile tutarlı ve anlayışlı tavırlar içindedir. Kurallar ve belli sınırlar içinde çocuk özgürdür. Onaylanır. Fikir, düşünce ve duygularına dikkat edilir. Çocuk kendini değerli hisseder. Ailece karar alınırken onun fikri de alınır…Kendine özgüvenli, yapıcı, olumlu, sosyal ilişkileri sorunsuz, başkalarının fikirlerine saygılı, empati yeteneği olan, duygusal zekası, akademik zekası, hayat başarısı yüksek çocuklar bu tip ailelerde yetişirler.

Çocuklarımızı yetiştirirken hangi aile tutumunu uyguluyoruz diye kendimize soralım. Sonrasında da uygun, doğru aile tutumu geliştirelim. Ailemiz, çocuğumuz, toplumumuz, geleceğimiz için.
Şuna inanıyorum ki; eğer biz bu toplumda yaşıyorsak, toplumun her bir çocuğu bizim çocuğumuz. Lütfen siz de bu bakış açısıyla düşünün. Okyanusta birer damla olalım ve bunu tüm anne babalara iletelim. Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/aysegulkisiselgelisim/

Page 1 of 4

Ayşegül Özkonak