Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Month: Haziran 2017

ANILAR

ANILAR
Evimizin bahçesinde; bölmelerinde tavuk, hindi, kaz ve koyunlarımızın olduğu iki odalı uzun bir dam vardı. Damın duvarına yaslanmış bir şekilde duran 1,5 – 2 metrelik uzunluğunda, babamın el emeği tahta merdivene tırmanır, damın çatısına çıkar, düşme korkusu duymadan kiremitlerinde seyirtir, o yüksekten Eskişehir’e uzanan asfalt yolu izlerdim. ( Kırılan kiremitleri tamir etmek de canım babama düşerdi).Damın dibindeki elma ağacının, çatıya sarkan dallarındaki en tatlı elmaları koparır yer; tam rüzgar eserken, iki kolumu yanlara açar, rüzgarın yüzümü tenimi yalayarak geçtiği anda, gözlerimi kapar hayaller kurardım. İnerken merdivenden inmez; ağacın, damın duvarına en yakın ve güçlü dalını yakalar, bir daldan diğerine tutunarak aşağı atlardım. Kardeşlerimle; bahçemizin etrafındaki boyumuzu 1,5 kat aşan duvara tırmanır, iki kolumu açarak dengeye gelir, üzerinde yürürdüm. Sakin görünen bir kız çocuğuna göre bayağı hareketliydim. Mahalle arkadaşlarımızla akşama kadar, beş taş, üç taş, met( çelik- çomak) oynardık. Şimdi hayal ediyorum o iki ucu sivri met çubuğunu oynarken birimizin kafasına gözüne nasıl gelmezmiş. Annem: -Akşam oldu, yeter artık eve girin. Akşam akşam başınıza gözünüze gelir, yeterin artık! Diye seslenir;
– Anne n’olur çok az kaldı diye yalvarırdık.
Bazen yakan top oynardık.
Kızlı erkekli oynadığımız oyunlarda, hiçbirimizin aklına kötü, en ufak bir şey de gelmezdi.
Bahçemizde hemen her çeşit meyve ağaçları vardı. Kayısı, erik. vişne , elma, armut, dut, iğde, fındık, böğürtlen, ayva, kiraz. En sevdiğim an da; ; ” Bu benim ağacım dediğim” kayısının dalına minder atıp , çıkıp kitap okuduğum, kendimle baş başa kaldığım andı.
Bahçemizde ilkbaharda ilk açan çiçekler , duvar dibindeki güllerin altındaki nergis ve sümbüllerdi. Onları koklamadan okula gitmezdim .Sanırım o yüzden bu çiçekleri diğerlerine göre daha fazla seviyorum…

Zihnimiz hep acı olayları kaydeder. Nedeni de bizi benzeri olumsuzluklardan korumak içindir. Oysa sadece acı değil, çok güzel anlarda yaşarız…Eğer o algımızı açarsak, o güzelliklere de daha çabuk ulaşırız.
Gözlerinizi kapatıp geçmişteki o güzel zamanlarınızı hayal etmeye çalışın. Tekrarladıkça o anıların arttığını da fark edeceksiniz. Derin nefesler alıp vererek, odaklanarak bu duyguyu hissedin.
Yaşadığımız küçük anlar, bizi yıllar geçse bile nasıl da mutlu ediyor öyle değil mi?
Çocuklarımıza küçük ama güzel anlar, anılar bırakalım.
Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı

ESKİ NESİL VE YENİ NESİL KADIN

ESKİ NESİL VE YENİ NESİL KADIN
Önceki nesillerde anneler kızlarına; yalnızca çeyizin, yemeğin, temizliğin nasıl yapılacağını, kocaya ve onun ailesine nasıl hizmet edileceğini, bir torba pirincin dişe zarar verecek taştan nasıl ayıklanacağını öğretti ama evlilikte sorunlar sırasında nasıl çözüm bulabileceğini , eşini ve kendisini mutlu edebilmenin yollarını , püf noktalarını öğretmedi.
Kız evlendi ama ne eş olabildi, ne de kendi.
Şimdiki nesil ise, “Annem ezildi ben ezilmem, ben de bir bireyim , benim de haklarım var. Yemek de neymiş? Biraz da sen yap. Dışarda da yeriz. Amaç karın doyurmak değil mi?” Düşünce ve inancıyla yetişti. Anne ve ezilmiş kadınlığı reddediş şeması arasına sıkışıp kaldı.
Kız evlendi ama ne eş olabildi,ne de anne.
Peki dengeye gelmek ve herkesin mutluluğu mümkün mü?
İyi bir eş ve aynı zamanda, iyi bir anne olurken, kendisinin de var olduğunu bilen ve hissettiren, kendi değerini , yeterliliğini bilen ve bildiren, hayata ve kendine güvenen bir kadın olabilmenin mümkün olduğunu biliyor muyuz?
Evet mümkün.
Peki nasıl?
( Devamı, çıkacak olan kitabımda) Sevgiyle kalın. 🙂
Ayşegül Özkonak
www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

https://instagram.com/aysegulkisiselgelisim/

MÜKEMMELİYETÇİ MİSİNİZ?

MÜKEMMELİYETÇİ MİSİNİZ?
Herşey mükemmel olsun diyenlerden misiniz?
Herşey size göre mükemmel olmalı.
Herkes kuralına göre hareket etmeli, her iş zamanına göre yapılmalı, insanlar buna dikkat etmezlerse de; sinirlenir, öfkelenir, ya içe atar ya da fazlasıyla öfkelenirsiniz ve bazen devam eden durumda o kişiyi hayatınızdan bir çırpıda silebilirsiniz. Bunlar size tanıdık geldi mi?
Dahası var, takıntılara da sahip olabilirsiniz.Mesela, otellere gittiğinizde çarşaf götürüyor musunuz, evi baştan aşağı tertemiz yapıp, yorgunluktan halsiz kalıyor musunuz? Biriyle tokalaşmaktan çekiniyor musunuz? Mikrop kapacağınız korkusu var mı? (Takıntıların çeşidi çok fazla isterseniz araştırabilirsiniz ama esas konumuz bu değil).
Bunlardan başka kararsızlığınız da vardır. Karar vermediğiniz ve herşey mükemmel olsun istediğiniz için yapacağınız işleri erteler ve son anda yetiştirirsiniz. O da sizi iyice gerer.Bu yüzden de zaman yönetimini bilmeyenlerden olabilirsiniz.Muhtemelen özgüveniniz de yoktur.Bu özellikler bende yok demeyin. Okumaya devam edin.İnsan kendini tanırsa değişim başlar. İnkar ederse asla…Gözlerinizi kapatıp, kendi davranışlarınıza uzaktan bakın.
Şimdi değişime hazır mısınız?
Herşey mükemmel olabilir mi biraz inceleyelim mi?
Doğaya bakın. Ağaçlara…Hiç onları incelemek için zaman ayırdınız mı?
Farkettiniz mi, dallar eğri büğrü? Her birinin yaprakları değişik büyüklük, çeşitlilik, tip ve farklı yeşil tonlarda. O şekilde olmak onlara bir farklılık ve güzellik katıyor. Hatta bu eğrilikle, çok da tatlı ve güzel meyveler veriyorlar. Öyle ki bir meyve diğerine bile benzemiyor. Hatta onlar da bazen yamuk oluyor. Tabii GDO lu değilse.
Hayatta hiçbir şey mükemmel olmak zorunda değil.
Mükemmel olmadan da bir güzellik var.
İnsanın yüzünü sanal olarak ortadan ikiye ayırdığımızı varsayalım. Yüzün sağ yanı ile sol yanı bile tıpa-tıp aynı değil. Ayrıca kusursuz olması da öyle. Düşünsenize, tüm insanlar tornadan çıkmış gibi olsa, tüm ağaçlar tek tip, tek renk, tek model, dümdüz olsa kurgu film gibi;
mutlu olur muydunuz?
O halde mükemmellik rahatsız edici. Psikolojide de böyle. İnsan zihni mükemmelden uzaklaşıyor. Mükemmel partner istemiyor meselâ.
Mükemmeliyetçiyseniz kendinize odaklanın. Bu durum sizi bedenen, zihnen , ruhen yoruyor öyle değil mi? Mesela birileriyle beraberken, bedeninizle oradayken; zihniniz , ruhunuz, tamamlanacak işlerinizle meşguldür. Ve en güzel anları yaşayamazsınız; anı kaçırır, mutsuz olursunuz.
Yapılan her işte; başkalarına güvenmez, kendinizin en doğrusunu yaptığına inanır, onların yaptıklarını da beğenmez,kontrol etme isteği duyarsınız. Bu kontrol etme isteği de sizi yorar.
Şimdi kendinize ve hayatınıza tekrar odaklanın. Eğer bu durum sizi yoruyorsa, hayatta hiçbirşeyde mükemmellik de olmadığına göre; kendinizde, kıyafetlerinizde, hayatınızda, başkalarında mükemmeli aramak niye?
Peki ne yapmalıyız?
Bunların değişimi için inandığınız, güvendiğiniz bir danışmandan destek alabilirsiniz. Buradan size önerebileceğim şu.
Öncelikle bir görev ve sorumluluk verirken,
başkalarına güvenmemekten, her birşeyi kontrol etme zorunluluğundan kendinizi serbest bırakın.
Bunu size atalarınız dikte etti. Mesela, çok mükemmeliyetçi bir anne ya da babanız vardı ya da her ikisi de mükemmeliyetçiydi. Yaptığınız her işin düzgün ve hatasız olmasını istediler. Yaptığınız işte genellikle kusur aradılar. Hatalıysa, yeniden düzelttirdiler.Onların da suçu yok.
Onlar da bu davranış şeklini kendi atalarından öğrendi.Kabul edilmek, değer görmek istediler. Çünkü kabul edilmediler, değersizlik , yetersizlik, hayata güvensizlik duygularına sahiptiler.
Doğru mu yaptılar?
Tabii ki hayır. Bunun olumsuz bir davranış, alışkanlık, inanç , düşünce olduğunun farkında değillerdi.Ama artık siz farkındasınız. Zorlandığınız, değiştirmeye çalıştığınız , kontrol ettiğiniz şeylerin değişmediğini gözlemlediğinizde, teslimiyete ve kabule geçmeyi, esnek olmayı da deneyin. Bakın hayatınız nasıl da anlamlı ve güzel oluyor. Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak
www.aysegulozkonak.com

Para ile ilgili sorununuz var mı?

Para ile ilgili sorununuz var mı?

Gözlerinizi kapatın ve düşünün. Bugüne kadar;
1.”Ödeyeceğim” deyip ödemediğiniz kime borcunuz kaldı?( Maddi -manevi)
2.Kimilerin size borcu var?
3.Borcunuzu almamak size ne kazandırıyor?
4.Borcunuzu almamak size ne kaybettiriyor?
5.Borcunuzu vermemek size ne kazandırıyor?
6. Borcunuzu vermemek size ne kaybettiriyor?

Yaptığınız her davranışta bir kök inanç vardır.
İnanç değişikliği ile akış sağlanır.

AİLEDE HUZUR

AİLEDE HUZUR

Bulunduğunuz ortamda huzur yoksa,muhtemelen içinizde de yoktur. Huzur, içerden gelir. İçinizde huzursuzsanız,her ortam size huzursuzluk yaratır.
Hele de ailedeki huzursuzluk, hayatın her kesimine misliyle aktarılır.İş yaşamına,özel yaşamına,sosyal ilişkilerine vs.
Ve ailede bir sorun varsa şunu bilmelidir ki; bu sorun tek taraflı olmaz.
-Bu adamla niye evlendim ki?

-Bu kadınla ne diye evlendim sanki?

-Ne bahtsız bir insanım?

-Kaderim niye böyle?”

Demek yerine
-Evliliğimi nasıl düzeltebilirim?
-Nasıl çözüm bulabilirim?
– Bu adam/ kadın bana nasıl bir öğreti sağlıyor? Burdan neyi öğrenmeliyim?
– Sesini çıkarmayı mı?
– Sesimi çıkarırken nasıl bir söz nasıl bir dil kullanmalıyım?
– Çok büyük bir tepki mi veriyorum?
– Tepkisiz, içe kapanık mı davranıyorum ?
– Çözüm ararken nasıl davranmalıyım?
– Uzaktan bakınca nasıl bir eş olarak görünüyorum?
– Bu durumda nasıl davranmalıyım?
– Bu durum başkasının başına gelse, o kişiye objektif olarak nasıl bir çözüm sunarım?
diye sorun kendinize.
Nasıl diye sorduğumuzda çözümleri zihnimize gelir.
Not:Eğer ailede huzur ve mutluluk istiyorsanız,
özellikle sosyal medyadaki mesajlar kısmını, iletilere kapatın.Özelden mesajlaşmak , sohbet etmek isteyenlere mesleğiniz dışında cevap vermeyin, uyarın ve gerektiğinde engelleyin.

Huzuru ailenizde…Başka yerde değil.Onu bulmak, çıkarmak da size kalmış.Yeter ki isteyin.
Eğer tek başınıza çözüm bulamadıysanız, çok değerli danışmanlarımız var.İnandığınız güvendiğiniz bir danışmandan destek alın. Sevgiyle kalın.

Ayşegül Özkonak

ANILAR

ANILAR
Evimizin bahçesinde; bölmelerinde tavuk, hindi, kaz ve koyunlarımızın olduğu iki odalı uzun bir dam vardı.Damın duvarına yaslanmış bir şekilde duran 1,5 – 2 metrelik uzunluğunda, babamın el emeği tahta merdivene tırmanır, damın çatısına çıkar, düşme korkusu duymadan kiremitlerinde seyirtir, o yüksekten Eskişehir’e uzanan asfalt yolu izlerdim. ( Kırılan kiremitleri tamir etmek de canım babama düşerdi).Damın dibindeki elma ağacının, çatıya sarkan dallarındaki en tatlı elmaları koparır yer; tam rüzgar eserken, iki kolumu yanlara açar, rüzgarın yüzümü tenimi yalayarak geçtiği anda, gözlerimi kapar hayaller kurardım.İnerken merdivenden inmez; ağacın, damın duvarına en yakın ve güçlü dalını yakalar, bir daldan diğerine tutunarak aşağı atlardım. Kardeşlerimle; bahçemizin etrafındaki boyumuzu 1,5 kat aşan duvara tırmanır, iki kolumu açarak dengeye gelir, üzerinde yürürdüm. Sakin görünen bir kız çocuğuna göre bayağı hareketliydim. Mahalle arkadaşlarımızla akşama kadar, beş taş, üç taş, met( çelik- çomak) oynardık. Şimdi hayal ediyorum o iki ucu sivri met çubuğunu oynarken birimizin kafasına gözüne nasıl gelmezmiş. Annem: -Akşam oldu, yeter artık eve girin. Akşam akşam başınıza gözünüze gelir, yeterin artık! Diye seslenir;
– Anne nolur çok az kaldı diye yalvarırdık.
Bazen yakan top oynardık.
Kızlı erkekli oynadığımız oyunlarda, hiçbirimizin aklına kötü, en ufak birşey de gelmezdi.
Bahçemizde hemen her çeşit meyve ağaçları vardı. Kayısı, erik. vişne , elma, armut, dut, iğde, fındık, böğürtlen, ayva, kiraz. En sevdiğim an da; ; ” Bu benim ağacım dediğim” kayısının dalına minder atıp , çıkıp kitap okuduğum, kendimle başbaşa kaldığım andı.
Bahçemizde ilkbaharda ilk açan çiçekler , duvar dibindeki güllerin altındaki nergis ve sümbüllerdi. Onları koklamadan okula gitmezdim .Sanırım o yüzden bu çiçekleri diğerlerine göre daha fazla seviyorum…

Zihnimiz hep acı olayları kaydeder. Nedeni de bizi benzeri olumsuzluklardan korumak içindir. Oysa sadece acı değil, çok güzel anlarda yaşarız…Eğer o algımızı açarsak, o güzelliklere de daha çabuk ulaşırız.
Gözlerinizi kapatıp geçmişteki o güzel zamanlarınızı hayal etmeye çalışın.Tekrarladıkça o anıların arttığını da farkedeceksiniz. Derin nefesler alıp vererek, odaklanarak bu duyguyu hissedin.
Yaşadığımız küçük anlar, bizi yıllar geçse bile nasıl da mutlu ediyor öyle değil mi?
Çocuklarımıza küçük ama güzel anlar, anılar bırakalım.
Sevgiyle kalın.

Ayşegül Özkonak

Ayşegül Özkonak