Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Month: Mart 2019

Çocuğunuzu ne kadar tanıyorsunuz?

ÇOCUĞUNUZU NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Boş zamanlarımda çok sevdiğim sanat müziği korolarına katılırım. Korolarımın birinde benim yaşam koçluğu yaptığımı öğrenen bir arkadaş :
– Hocam bir yeğenim var. Üniversite sınavına girecek, çok başarısız. Yardımcı olur musunuz? Dedi. (Sınava da 3 ay kalmış).
-Kaygısı varsa olur da, sınava üç ay kala yardımcı olamam. Sene başında çalışmamız gerekirdi. Dedim.
– Hocam n’olur, size çok ihtiyacımız var. Bildiğiniz gibi değil. Diye ısrar edince, koro arkadaşım olduğu için de kendisini kıramadım.
– Yalnız hocam şöyle bir şey var. Babası çocuğun başaracağına inanmıyor. Annesiyle beraber,
‘’ sorunu çözmek için bir yaşam koçu arayalım ‘ dedik.
– Ben yaşam koçu falan anlamam. Para falan da vermem. Ne haliniz varsa görün. Bu oğlandan adam olmaz. Diyor. Ama biz, sizden yardım istiyoruz. Son çaremiz sizsiniz.
Kabul ettim. Birlikte yeğeninin evlerine gittik. Anne ve baba beni karşıladı ama, baba alı al moru mor. Kıpkırmızı surat. Öfkeli.Kuralcı ve baskıcı, mavi ve kırmızı kişilikli.Tokalaşırken; gelişimden memnuniyetsiz tarzda tokalaşıyor benimle.
Koro arkadaşım olan bayan, çocuğun halası. Daha önce durumu anlattığı için bu davranışa hazırlıklıydım. Yaşam koçluğu konusunda, benimle görüşmeden önce babayı ikna etmek için çok uğraşmışlar.
Anne, yumuşak başlı, ara bulucu, ama eşinin gerginliğinden dolayı tedirgin.
Delikanlı sarı kişilikli. Rahat, sorumluluk alma, zaman yönetimi konusunda başarısız. Okula geç gittiği için, devamsızlıktan atılma durumunda. Biraz sohbet ettik.
Sorunun, sınavdan daha önemlisi, baba-oğul çatışması olduğunu farkettim. Özel konuşmam sırasında, babanın oturdukları site içerisinde oğluna hakaret ettiğini öğrendim.

Delikanlıyla özel konuşmamda diyor ki:
– Ben çalışıyorum. Okulda, etütde çalışıyorum. Ben de ona hakaret edeceğim ama hakaretlerin en büyüğünü edeceğim. Hakaret etmesin çalışırım.

Babayla konuşuyoruz. Gergin ve oğlu çalışmıyor diye öfkeli.
– Çalışsın hakaret etmem. Diyor.
Kendisine dedim ki :
– Önce sizinle çalışmalıyız. Öfke yönetimini sağlamalıyız. Nefes ve gevşeme terapisi uygulayıp, bunları bir başınıza nasıl yapacağınızı öğreteceğim.
Ve devam ettim:
-Trafikte kırmızı ışıkta ne yaparsınız?
-Dururum.
-O sürenin biteceğini, kırmızı ışığın yeşile döneceğini bilirsiniz değil mi?
– Evet.
– Bu bir süreç mi?
– Evet.
– Çocuğunuz da bir sınava girecek. Şu anda da ailece bir süreçtesiniz. Ama bitecek. Bu süreci nasıl geçirmek istersiniz? Öfkeli, gergin, tedirgin, kaygılı mı? Yoksa daha sakin, güvenli mi? Hayat seçimlerden ibaret. Onu nasıl yaşayacağınız da sizin seçiminiz.
– Hocam hiç böyle düşünmemiştim. Dedi.

Daha sonraki teknik çalışmalarımızda, çocuğunun sarı- yeşil kişilikte olduğunu, yakınlaşmacı bir motivasyona sahip olduğunu, hangi sözleri kullanırsa oğluna nasıl etki edeceğini, işitsel ve dokunsal temsil sistem ağırlıkta olduğu için ona nasıl davranması gerektiğini, hangi zeka çeşidine, hangi davranış kalıplarına sahip olduğunu anlattım. Kendisinin ve eşinin kişiliklerinden, çocuklarına karşı nasıl tavır sergilemelerinden bahsettim.

Delikanlıyla kaygı giderme ve diğer çalışmalarımız sonrası olumsuz davranışlar düzeldi. Motivasyonu arttı. Evdeki gergin, patlamaya hazır hava gitti. Sakinlik ve huzur geldi.
Babayla bir ara telofonda görüşürken bana şunları söyledi:
– Hocam, oğlum 18 yaşında. Ve ben oğlumu şimdiye kadar hiç tanımamışım. Sayenizde oğlumu tanıdım. Sağ olun. Artık sohbet edebiliyoruz artık.

İlk karşılaşmamızda oğluna öfkeden kızarmış bir suratla ,‘’bu yaşam koçu da kimmiş?’’ diye yargılayan, güvensiz bakışlarla bakan baba; bir daha ki görüşmelerimizde; artık gülümseyerek, daha sakin, güvencini, minnet, sevgi ve saygı dolu bakışlarını hissettirerek tokalaşıyordu benimle.

O delikanlı ne mi oldu ?
İstediği makine mühendisliğini kazandı.
Eğer çocuğumuzu tanır, kişiliğini, hangi motivasyona sahip olduğunu, davranış kalıplarını, hangi zeka çeşidini kullandığını bilirsek; davranışı düzelir, iletişimimiz kolaylaşır, başarısı da artar.
Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/aysegulkisiselgelisim/

NEDEN?

NEDEN?
Kadınına ya da erkeğine sarıldığında bir şey hissetmiyorsan, bunun nedenini de anlamlandıramıyorsan;

Her seferinde hayatına hep aynı tarzda insanları çekiyorsan;

Anne/ babana sarıldığında güzel bir duygu yaşamıyorsan, tanımadığın birine sarılır gibi sarılıyor; ” Neden böyleyim? Onlar bana karşı neden böyle? ” diyorsan;

Evladına sarılıyorken bir merhamet, vicdan, sevgi vb. duyguların yoksa; kendine nedenlerini sorduğunda” hiçbir nedeni yok” diyorsan;

Annene, babana, hayata, Yaradan’a, kendine hiç bir sebepsiz öfke doluysan;

Bebekken sinirli, sürekli ağlayan bir bebeklik geçirdiğin söyleniyorsa;

Bil ki her şeyin mutlaka bir nedeni vardır.
Bu da ta bebekliğine, anne karnına, hatta atalarından getirdiklerine dayanır.
Geçmişinde istenmeyen bir bebek miydin?
Ya da sen istendiğini sanıyordun ama annen; ruhsal/ bedensel, zihinsel/ ekonomik olarak hamileliğe hazır değil miydi? Ya da babanla kavgalı olup ” Bu adama çocuk doğrulmaz, keşke hamile kalmasaydım “diye düşünüyor muydu?…Kız bebek bekleniyordun da, erkek bebek olarak mı dünyaya geldin? Ya da, erkek bebek bekleniyordun da kız bebek olarak mı dünyaya geldin?…
Yaşadığın bu hayatta; yaşadıklarının, her şeyin bir nedeni var.
Ruhsal anlamda, nedenler tespit edilip, çözümlenince; rahatsızlık veren tüm hayatı etkileyen bu sorun da şifa bulur. 🙂
Sevgiyle kalın .
Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Danışmanı
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/aysegulkisiselgelisim/
www.aysegulozkonak.com

ÇOCUKLARIN KİŞİLİK GELİŞİMLERİNDE ETKİLİ OLAN AİLE TUTUMLARI

ÇOCUKLARIN KİŞİLİK GELİŞİMLERİNDE ETKİLİ OLAN AİLE TUTUMLARI

1. AŞIRI KORUYUCU AİLE : Anne baba aşırı koruyucu ve kollayıcıdır. Her işi anne baba yapar. Çocuğa sorumluluk verilmez. Çocuk başkalarına bağımlı ve kendine güvensiz yetişmektedir. Özel dersler aldırılır. O yüzden de çocuktan beklenti yüksektir. Çocuk il dışı bir fakülteyi de kazansa aileden ayrılamaz, aile de ondan…Çocuk, bazı saplantıları, takıntıları olan, özgüven ve iletişim sıkıntısı olan bir birey olabilir.

2 AŞIRI HOŞGÖRÜ VE ÖZEN GÖSTERME: Doğru ya da yanlış davranışında kayıtsız şartsız hoş görüyle karşılaşan çocuk; bencil, doyumsuz, sınır tanımayan, bağımlılıkları olan ve herkesin her ortamda dikkatini çekmeye, bütün ilgiyi üzerinde toplamaya çalışan, sorumsuz, kırılgan, her dediği anında olsun isteyen, sabırsız, şımarık, antisosyal, sosyal ortama girdiğinde içe kapanık veya kurallara uymayan, öfke kontrolü sağlayamayan bir birey olabilir. Ailenin kontrolünü ele almıştır. Aileyi istediğini yapmadıklarında, tehdit eder. Dediği olmayınca tehditlerini gerçekleştirir.

3.REDDEDİCİ SEVGİSİZ AİLE: Bir çocuk ailesi tarafından bazı sebeplerle reddedilirse, fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları karşılanmaz, görmezden gelinir ya da düşmanca davranışlarla karşılaşırsa; özgüvensiz, topluma, insanlara karşı sevgisiz, vicdansız, merhametsiz, altına yapan, tırnak kemiren, kafayı sert bir yere vuran, suça meyilli(intihar bombacıları bu şekilde ortaya çıkar), isyankâr, müzevirci, yalancı, tikleri olan, saldırgan, kendi canına kıyan, evden okuldan kaçan, başkalarına hayvanlara eziyetten zevk alan, cinsel sapkınlığa sahip bireyler olabilirler.

4.BASKI ALTINA ALMA: Çocuğun her yaptığı, her söylediği sürekli eleştirilir, çok fazla uyarılır ve dışlanır. Çocuğun isyankâr ve/veya aşağılık kompleksine sahip, özgüveni düşük, değersizlik duygusu yaşayan birey olma ihtimali yüksektir.

5. ÇOCUKLAR ARASINDA KIYAS
YA DA AYRIM YAPMA: Bazı aileler çocuklar arasında ayrım yapmakta ya birbirleriyle veya başkalarının çocuklarıyla kıyaslamaktadırlar. Bu tip bir davranışla çocuklar; yetersizlik, değersizlik, özgüven sorunu yaşarlar. Davranış bozukluğu sergilerler.

6.İLGİSİZ KAYITSIZ AİLE: ‘ Saldım çayıra mevlam kayıra ‘tutumu. Çocuk rol model arar. Arkadaşlarıyla zaman geçirir, uygunsuz, kötü işler yapan bir suç makinesi olabilir.

7.TUTARSIZ AİLE: Anne baba çocuk yetiştirmede tutarsızlık yaşarlar ve bunu çocuğa yansıtırlar.
Çocuk nerde duracağını bilemez. Doğru yanlışı ayırd edemez. İnatçı, asi, hırçın olabildiği gibi, içe kapanık pısırık, yalancı, dikkat eksikliği olan bir birey olabilir.

8. DEMOKRATİK TUTUM ve KABUL ETME: Abartıya kaçmayan bir hoş görü ve çocuğu kabul etme, onu bütün özellikleriyle kabul etmek anlamına gelir. Aile tutarlı ve anlayışlı tavırlar içindedir. Kurallar ve belli sınırlar içinde çocuk özgürdür. Onaylanır. Fikir, düşünce ve duygularına dikkat edilir. Çocuk kendini değerli hisseder. Ailece karar alınırken onun fikri de alınır…Kendine özgüvenli, yapıcı, olumlu, sosyal ilişkileri sorunsuz, başkalarının fikirlerine saygılı, empati yeteneği olan, duygusal zekası, akademik zekası, hayat başarısı yüksek çocuklar bu tip ailelerde yetişirler.

Çocuklarımızı yetiştirirken hangi aile tutumunu uyguluyoruz diye kendimize soralım. Sonrasında da uygun, doğru aile tutumu geliştirelim. Ailemiz, çocuğumuz, toplumumuz, geleceğimiz için.
Şuna inanıyorum ki; eğer biz bu toplumda yaşıyorsak, toplumun her bir çocuğu bizim çocuğumuz. Lütfen siz de bu bakış açısıyla düşünün. Okyanusta birer damla olalım ve bunu tüm anne babalara iletelim. Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/aysegulkisiselgelisim/

STRES BELİRTİLERİ NELERDİR?

Aşağıdaki yazımı sonuna kadar okursanız; kendinizin, varsa sınava girecek çocuklarınızın ya da sevdiklerinizin stresli olup olmadığını anlayabilirsiniz.

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

STRES BELİRTİLERİ NELERDİR?

Stresli olduğumuzu dört şekilde fark edebiliriz.

1. Duygusal belirtiler: Gerginlik, huzursuzluk, sinirlilik, sıkıntı, kaygı, saldırganlık, neşesini yitirme, durgunluk, duygusal kayıtsızlık.

2. Fiziksel belirtiler: Baş ağrısı, boyun ve sırt ağrısı, bitkinlik, kalp çarpıntısı, sindirim sorunları, terleme, nefes almakta zorluk, yüksek sese ve gürültüye karşı duyarlılık, uykuya dalmakta sıkıntı.

3. Davranışsal belirtiler: Sosyal ortamlardan uzaklaşma, aşırı uyku, sürekli telaşlı davranış, bağımlılık maddeleri kullanma.

4. Bilişsel belirtiler: Karamsarlık
dikkat dağınıklığı, kararsızlık, zihin karışıklığı, unutkanlık, algıda sorun oluşması, basit işleri organize edememek.

Yazıyı okuduktan sonra, kendi tutum ve davranışlarınıza odaklanın. Stres yaşıyor olabilir misiniz?
Yazının devamında strese karşı neler yapabiliriz konusunu açıklayacağım.
Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak

05052509633
aysegulozkonak@gmail.com
info@aysegulozkonak.com

BENİM KENDİMİ BULMAM LAZIM

BENİM KENDİMİ BULMAM LAZIM
İster kadın ol, ister erkek; kendini bu zamana kadar bir zaman tünelinde izle.
Bebekliğini, çocukluğunu, gençliğini, şimdiki halini…

Düşün; şimdiye kadar kimler için yıprattın kendini?
Kimler için tavizler verdin? Kimlere “hayır” diyemedin?
Bu yaptıklarından sonra hayatında nelerle karşılaştın?
Daha çok mu takdir gördün?
Senin için “O nasılsa yapar, her işi kotarır” mı dediler?
Onlardan bu sözleri duyunca daha çok sevildiğini mi hissettin?

Bir işin sorumluluğunu alınca, o iş senin görevin oldu mu hiç?
Değerin; o işi asıl yapması gerekenler tarafından sen böyle yapınca bilindi mi, bilinmedi mi?
O işleri yapmaktan yorulduğunda, ve yorulduğunu (sözel ya da bedenen) ifade ettiğinde ya da sana ihtiyaçları kalmadığında, yanındakilerin senden yavaş yavaş uzaklaştıklarını fark ettin mi? (Fark etmediysen bir kez dene)

Hep başkaları için çırpındıkça, başkalarının vazgeçilmezi olmaya çalıştıkça; şunu bil ki ilk vazgeçilen sen olursun.
Neden mi? Çünkü sen kendini kabul etmiyorsun. Sen, onları memnun edersen; ancak o zaman var olduğuna, kabul edileceğine, sevileceğine, güçlü görüneceğine inanıyorsun. “hayır” diyememenin sebebi de o. Piyon gibi her olayda kurtarıcı olmak, ama değeri bilinmemek…
Görülmemek…Görünmez olmak…
Eğer başkaları tarafından görülmek istiyorsan, sınırını bil. Kimlerin hayatına ne kadar, ne ölçüde tat katacağını bil. Onlar senden bir şey talep etmeden kendinden fazlasıyla bir şeyler vermemeye çalış. Ama önce kendinin var olduğuna inan. Kendini sev. Kendinin değerli olduğuna inan. Dengeyi bil ve bul. Bil ki sen böyle oldukça, senin frekansına uymayanlar senden uzaklaşacak. Frekansına uygun olanlar ise daha çok karşına çıkacak.
Sevgiyle kal.
Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
www.aysegulozkonak.com

ERGENLİK ÇAĞINDAKİ ÇOCUĞUM BENİMLE KONUŞMUYOR

ERGENLİK ÇAĞINDAKİ ÇOCUĞUM BENİMLE KONUŞMUYOR
Ergenlik çağındaki bir çocuğun içe kapanık olmasının pek çok nedeni vardır.
Bunlardan en önemlisi; eğer ergen anne babayla konuşmaktan kaçınıyor, kısa cevaplar veriyor, soruları geçiştiriyor, sır saklıyorsa; ebeveynine güven duymuyordur.
Anlık ya da geçmişte yaşadıklarını, duygularını, fikirlerini paylaşacağı zaman, ağzını her açtığında susturulan, eleştirilen, yargılanan, suçlanan, değiştirilmeye çalışılan, onaylanılmayan, anne baba tarafından dinleniyor görünüp, dinlenilmeyen, sürekli kontrol altında tutulan, gereksiz baskı uygulanan, yönlendirilmeye çalışılan, olduğu gibi kabul edilmeyen ergen; sır saklar, ebeveyniyle kendi arasına duvar örer.
Onunla arkadaş değil, DOST EBEVEYN olmak çözüm sağlar.
Sevgiyle kalın.

Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
aysegulozkonak@gmail.com
info@aysegulozkonak.com

BİR İLİŞKİDE YARA BANDI OLMAK

BİR İLİŞKİDE YARA BANDI OLMAK
Evlilikte boşanmaların %20 si cinsel sorunlardan kaynaklanmaktadır. Cinsel sorunların nedeni ise; zihinsel, ruhsal, bedensel pek çok nedene dayanmaktadır.

Ruhsal nedenlerden birinin başlangıç örneğine bakalım. İlk tanışma evresinde; fark edilmeyen çok ince bir ayrıntıya dikkat edilirse, mutluluğa açılan kapı da aralanır.

Diyelim ki karşı cinsten birinden hoşlanıyorsun… Ama o hoşlandığın kişi, bir ilişkiden yeni ayrılmış.
Onun eski ilişkisindeki sorunları, dertleri, sırları anlatmasına ve sana içini dökmesine izin veriyorsun. Onunla dertleşiyorsun. Yardımcı oluyorsun ve zamanla aranızda bir yakınlaşma doğuyor. O seni güvenilecek bir liman, destekçi ya da kanayan yarasına yara bandı olarak görüyor. Seninle birlikteyken geçmişteki ilişkisini tamamen bitirdiğini sanıyor. Hatta belki mutlu da oluyor. Sen de onun gerçekten eski ilişkisini bitirdiğini sanıyorsun. “Arkadaşlık aşka dönüştü ” diye umutlanıyor ve mutlanıyorsun.
Evlenme teklif ediyorsun. Nasılsa “Her şey bitti, geride kaldı.” diye düşünüyorsun. Evleniyorsun…
Hayır bitmedi. Çünkü eski ilişkiler; bilinçaltında ruhsal anlamda bitirilmeden; yeni ilişkileri ya da evlilikleri ( zihinsel, ruhsal, bedensel, cinsel anlamda) olumsuz etkileyebilmektedir.
Bu örnekte olduğu gibi; olumsuz etki nedeniyle görülen sorunlarda ise kişi zaman zaman, kendi kendine olayı iyi yanından görmeye çalışıp bilinçli haliyle içinden;” Benim eşim çok iyi, değerli, anlayışlı vs. vs. ” dese de zihinsel, ruhsal ve cinsellik anlamında kendisini bilinçaltında eşinden anlam veremediği bir şekilde uzak hissedebilir. Çiftler, cinsel soğukluk gibi bir sorunla karşı karşıya kalabilmektedir. O yüzden de böyle evlilikler, zaman zaman sıkıntılı olabilmektedir.

Eğer eski bir ilişkin varsa önce ruhsal anlamda o kişi ile bağını koparıp, vedalaş.( Eski ilişkinin başrolündeki o kişinin haberi olmadan tabi ki.) Sonra yeni bir ilişkiye adım at. Hiç kimse için yara bandı olma ya da senin için başkasının yara bandı olmasına izin verme.
Evliysen de eski ilişkinle ruhsal anlamda vedalaş. Helallaş.
Kendin başaramıyorsan, bu anlamda inandığın güvendiğin bir uzmandan destek alabilirsin.
Yuvanda mutluluk rüzgarları essin.
Sevgiyle kal…
Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

HAYATINIZDA KARARSIZLIKLAR MI YAŞIYORSUNUZ?

HAYATINIZDA KARARSIZLIKLAR MI YAŞIYORSUNUZ?
Kararsızlık bireyin hayatını olumsuz etkiler. Ruhsal, zihinsel, duygusal hatta bedensel anlamda rahatsız eder. Yapmak istediği işlere odaklanamaz. Tüm enerjisi çelişki duyduğu unsurlara kayar.
Eğer kararsızlık yaşıyorsanız, elinize bir kağıt kalem alın. Öncelikle hangi konuda kararsızlık yaşadığınızı belirleyip yazın.
Bu durumdaki kazanç ve kayıplarınızı tesbit edeceğiz. Kağıdın soluna A şıkkını seçersem karşılaşacağım olumsuzluklar; sağına B şıkkını seçersem, karşılaşacağım olumsuzluklar diye yazarak altına yaşayacağınız olumsuzlukları listeleyin. Başka bir kağıda, A ve B şıkkını seçerseniz yaşayacağınız olumlulukları yazın. Onları da listeleyin.
İki seçim için tekrar kontrol edin. Duygularınıza odaklanın.
Düşünün, sizin için hangisi önemli?
Hangisini bırakmak size daha fazla acı verir?
Hangisini bırakmak sizi rahatlatır?
Hangisini seçmek size sevinç, huzur ve hafiflik verir?
Hangisini seçmek huzursuz eder?
A şıkkı mı?…B şıkkı mı ?…
Hangisi sizin için daha elzem?
Hangisinden vazgeçerseniz eğer, hayatınızda çok şey kaybetmezsiniz?
Hangisinden vazgeçmezseniz eğer hayatınız altüst olur?
A yı seçerseniz ne olur?
Ya da ne olmaz?
B yi seçerseniz ne olur?
Ya da ne olmaz?
Düşünün. Hepsini teker teker bir kağıda yazın. Listeleyin.
Kararsızlık kişiye acı verir.
Her şekilde acı duyacaksınız.
Ancak unutmayın; acı varsa değişim de vardır. Karar verdiğinizde ise derin bir huzur hissedersiniz.

Sevgiyle kalın…
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

NEDEN BİR KADIN?

NEDEN BİR KADIN?

8 Martta en çok neler konuşulur?

1. Kadının ekonomik, siyasal, sosyal özgürlüğü.
2. Kadının iş gücündeki yeri ve aldığı ücret.
3. Kadının yaşadığı taciz, tecavüz olayları.
4. Çocuk gelinler ve çok eşlilik.
5. Emekçi kadınlar… vb.

Ben bugün bunlardan bahsetmeyeceğim.
Hepsi konuşulmalı. Bununla birlikte konuşulması gereken başka unsurlar da var.

Bir kadın neden erkeksidir ve güçlü görünmek ister?
Çünkü güçsüzleştiğinde zarar gördüğünü fark etmiştir.

Bir kadın neden soğuktur, çok konuşur ve neden hep suratı asıktır?
Çünkü anlaşılamıyordur. Aradığı sevgiyi elde edemediğine, anne babası, erkeği ya da çevresindekiler tarafından sevilmediğine inanıyordur.

Bir kadın neden iş hayatında hırslıdır?
Çünkü erkeklerle çok kıyaslanmıştır. Erkeklerin başaracağı ama o kadın olduğu için başaramayacağı söylenmiştir.

Bir kadın neden itaatkardır, “hayır” diyemez?
Çünkü tersini yaparsa; sosyal olarak dışlanacağını, ezileceğini, reddedileceğini, terkedileceğini, istenmeyeceğini öğrenmiştir.

Yeni nesil kadın neden her şeye “hayır” der, her şeye tepkiseldir?
Çünkü annesi ya da çevresindeki kadınlar ezilmiştir. Kendisi de ezilmek istemez.

Bir aile dinamiği işte bu ve bunun gibi olgulardan değişime uğruyor.

Tümünün nedeni şu. Kendisi gibi olmadığı, olamadığı, olmasına izin verilmediği için.

Kim ne derse desin, ister kadın, ister erkek olalım. Önce kendimiz olmaya çalışalım.

“O kadın, bu erkek” demek yerine, insan olabilmek gerek.
Erkek de kadın da bir toplumda
birbirinin hayatını yapılandırmada gerekli muhteşem iki parça. Kadın başlı başına, erkeğinin evini ve hayatını daha yaşanılır hale getiren, renklendiren taraf.
Şu da bir gerçek ki, sadece kadın değil, erkek de kadın da birbirlerinin hayatında bir denge unsurudur.
Hiç bir kimse diğerinin eksikliğini tamamlayamaz. O yalnızca kendisiyle ve o eksikliği yine kendisinin tamamlamasıyla mümkün. Mutluluk ise; ister evli ister bekar olsun, zaten beraberinde gelecektir.
Sevgiyle kalın…
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

Ayşegül Özkonak