Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Month: Ekim 2017

ÖFKE YÖNETİMİ KİMLER İÇİN GEREKLİ?

ÖFKE YÖNETİMİ KİMLER İÇİN GEREKLİ?

Bağırıp çağıran insanın öfkesini kontrol edemediği zannedilir.
Aslında gözden kaçırılan bir şey daha var… Öfkeyi içe atmak da öfkeyi kontrol edememek demektir.

Kısaca öfkeyi kontrol edememenin iki şekli var:
1. Ya hiçbir şey yok gibi davranır, içe atarsınz. Kendinize zarar verir, organik hiçbir sorununuz olmamasına rağmen hastalıklarla mücadele etmeye devam edersiniz.

2. Ya da her şeye , herkese öfkeli yaklaşırsınız.Çarpma, vurma kırma davranışı gösterir, kendinize ve çevrenize zarar verirsiniz. Sakinleşmek için sigara, alkol, ilaca başvurursunuz.
Dikkatsizlik, konsantrasyon bozukluğu, uykusuzluk, acele yemek yeme davranışları gösterirsiniz.

Doğan Cüceloğlu der ki” Şikayet etmek, küskünlük, umutsuzluk, tembellik, intikam duygusu, hüzün, keder, acizlik, yılgınlık, soğukluk, herşey de kendine pay çıkarmaya çalışmak, iğneleyici konuşmak; kılık değiştirmiş öfkedir.”

Bunlardan biri size uyuyorsa; bu döngüden kurtulmak istiyorsanız, öfkeyi en aza indiren uygulama ve tekniklerle öfke kontrolü sarışınımıza davetlisiniz.

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Danışmanı

BEBEĞİM ERKEK (/ KIZ) OLMALI (MI?)

BEBEĞİM ERKEK (/ KIZ) OLMALI (MI?)

Bir genç kızın sözleri;
“Babam benim erkek olmamı çok istemiş. Ben doğunca ( annem kız doğurdu diye) birkaç gün, annemin yanına gelmemiş. Babaannemlerde kalmış. Biz beş kız kardeşiz. Annemin hiç erkek çocuğu olmamış.
Şu an, aileden ayrı bir ilde okuyorum.Ve çok mutsuzum.Erkeklere gıcık oluyorum. Şimdiye kadar hiç flörtüm olmadı. Anlaşabildiğim arkadaşım yok. Babamla futbol maçlarına giderdim. Hep erkek oyunları oynardım. Ama artık kendimi boşlukta hissediyorum. Ben kendimi sorguluyorum. Öyle de , böyle de mutsuzum. Ne tam öyle ne tam böyleyim. Bana evde ve okulda ” ERKEK FATMA” derlerdi. Başlarda sorun etmiyordum ama şimdi kendimi kötü hissediyorum
Ayrıca adet döngüsü sorunu yaşıyorum.Adet olamıyorum ”

Kök inancına bakıyoruz;
Babam beni daha çok sevsin diye erkek olmalıyım.
Dişi olmaktan nefret ediyorum.
Kadın olmak kötüdür.
Kadın olmak zordur.
Kadın olmak aşağılayıcıdır.
Kadın olursam babam beni sevmez.
Kadın olmaktan nefret ediyorum.
İnançları çıkıyor.

Bir erkeğin itirafları ;
” Üç kardeşiz. İlk çocuk benim. Annem benim kız olmamı çok istemiş. Kız çocuklarını da çok severmiş. Hatta küçükken bana kız elbiseleri giydirip, saçımı uzatıp tokalar takarmış. ” Benim oğlum kız gibidir, hiçbir kıza değişmem” deyişlerini hatırlarım.
Babam çok pasif bir adamdı. Sessiz, pek konuşmazdı. Annem güçlüydü, kuvvetliydi, dirayetliydi, evi, çarşı , pazarı hallederdi. Babam beceriksizdi, annem babamı bize hep kötülerdi, bizim yanımızda onu azarlardı.. Beni
de kız gibi yetiştirdi. Hep kızlarla oynardım. Erkeklerden uzak dururdum. Sonra kızlar beni benimsedi ama erkeklerle konuşamaz oldum. Şimdi de karşı cinsle ilişkim sıfır. İki cinsiyete de kendimi uzak hissediyorum. Çıkmaz içindeyim.”

İnançlarına bakıyoruz;
Annem beni sevsin diye kız gibi olmalıyım.
Erkek olmak kötüdür.
Babamdan nefret ediyorum.
Baba olmak güçsüzlüktür.
Erkek olmak ezilmektir.

Sevgili anneler; çocuklarınıza hamileyken, onun erkek ya da kız bebek olması konusunda lütfen ısrardan vazgeçin. Bununla ilgili bir takıntınız varsa lütfen kendiniz bir yardım alın. Sonra hamile olmaya niyet edin. Annenin düşünceleri, duyguları ( ki bunlar bir enerjidir) karnındaki bebeği her şartta etkiliyor.
Doğduğunda da,
“-Seni kız istiyorduk/ oğlan bekliyorduk. “gibi, onun cinsiyetini reddeden cümle kurmaktan, farklı beklentilerden uzak durun. Eşinizi çocuklarınıza kötülemeden vazgeçin.
Çocuk sırf anne-babası daha çok sevsin diye, cinsel kimliğinde sarsıcı değişikliklere kapı aralayabiliyor.
O da kendisinde ve çevresindekilerle ilişkilerde onulmaz yaralar açıyor. Bütün hayatını etkiliyor.

Ayşegül Özkonak

Hayat seçimlerden ibaret

Hayat seçimlerden ibaret.
Biri seni üzecek durumda davrandı diye; iki seçimin vardır:
1.Ya depresyona girer, çalışma isteğini yitirirsin, böylece finans durumun sarsılır, bedensel, zihinsel, ruhsal açısından dibe düşersin.
2. Ya da bunun, senin için bir öğreti olduğunu kabul eder; başını dik tutar, dik yürür, tecrübelerini yanına alır, hayata ve yoluna; emin adımlarla ve daha güçlü bir şekilde devam edersin.

Hangisi senin için daha iyi?
Onu seç.
Karar senin.
Ayşegül Özkonak

ÇOCUKLARINA DÜŞKÜN OLMANIN NESİ KÖTÜ?

ÇOCUKLARINA DÜŞKÜN OLMANIN NESİ KÖTÜ?

Bir anne 28 yaşındaki oğlunun sorunlu olduğundan yakınıyor. Evi terk ettiğinden başka evde kalmak istediğinden dem vuruyor. Anneyle biraz konuşuyoruz. Kontrolcü, oğlunun her işini yapmaya çalışan, özverili bir anne olduğu ortaya çıkıyor. Biraz daha konuştuğumuzda, oğluna nefes aldırmadığı da…Oğluyla konuşuyoruz. Anneden tek kurtuluşun evden uzaklaşmak olduğunu, kendisini bir ilkokul çocuğu sandığını, onu kırmak istemediğini, tek çıkar yolunun ayrı eve taşınmak olduğunu ifade ediyor. ” Çünkü ne dediysem, annemi değiştiremedim, değişmeyeceğine göre az görüşelim daha iyi.”

ÇOCUKLARINA DÜŞKÜN OLMANIN NESİ KÖTÜ?
Çocuklarına aşırı düşkün bir anne;
yetişkin olsalar da onların yemekleriyle, çamaşırlarıyla, temizlikleriyle uğraşıp, peşlerinde koşarken; hem söylenir, hem de gizli bir mutluluk duyar. Büyük ihtimalle kendini feda etmiştir. Bedenen de yıpranmıştır.
Ancak böyle davranarak, vazgeçilmez olduğunu ispat etmek ister. İyi bir annedir. İyi bir eştir. Çocuklarının da kendisiyle o ölçüde ilgilenmelerini ister. Çünkü çok emek vermiştir. Böylece onların gözünde yeterli ve değerli olduğunu hisseder.
“Mükemmel anne olursam sevilirim.”
” Mükemmel anne olursam, iyi anne olurum”
” İyi anne olursam, takdir görürüm”
“İyi anne olursam, değerli ve yeterli olurum.”
İnançlarına sahiptir.
Aslında çocuklarının ilgisini, kendisini önemsemelerini, sevgisini kaybetmekten korkar. Aşırı düşkün olmak, onları sürekli kontrol etmek, her sorunlarında (istemeseler de ) fikrini beyan etmek, fikrini kabul ettiremediğinde hep haklı olduğunu belirtmek; çocukları sıkboğaz eder. Çocuklar eğitim ya da iş bahanesiyle ondan uzaklaşmak istediklerinde, bir sorun olduğunu fark eder. Ama bu sorunun yine kendisiyle alakalı olduğunu anlamaz. Çocuklarını suçlar. ” Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Ne istiyorlarsa yaptım. Karşılığı bu mu olacaktı? Onlar için saçımı süpürge ettim, onlar için il değiştirdim. Evi terk ederek bana teşekkür ediyorlar. Ben bunu mu hak ediyorum? Bu çocukta var bir sorun.”
Diye düşünür.
Evladı evlenip, karısıyla/ kocasıyla, çocuklarıyla meşgulken telefonla aramayı bir gün aksatsa; kendini bir kenara itilmiş, terkedilmiş hisseder, gereğinden fazla tepki gösterir. Kayınvalide olunca gelinini kendisine rakip görür. Gizli ya da aşikâr çatışır. Davranışının yanlışlığından bahsedilirse, bazen abartarak hiç bir neden yokken duygu sömürüsü yapar. Evladına serzenişte bulunur. Onun vicdanına dokunur. Evladı üzüldüğündeyse, garip bir mutluluk duyar. Hedefine ulaşmıştır.
Artık çocuğu kendisini hiç bırakmayacaktır…
Böyle annelerin çocukluklarında yaşadıkları terk edilmişlik, sevilmeme, istenmeme, reddedilme, kabul görmeme, değersizlik, yetersizlik duyguları tatmin olmamıştır. Ya da eşlerinden bekledikleri gereken ilgiyi, alakayı bulamamışlardır. Bu yüzden eksik ilgiyi çocuklarına yöneltmiştir. Çocukları ise bu aşırı ilgiden rahatsızdırlar. Boğulmuş ve bunalmıştırlar. Ama ” hayır” diyemedikleri için bu sorun devam eder gider. Taa ki, kayınvalide-gelin, anne- kız, anne -oğul çatışması çıkıncaya, evlat evi terk etmek isteyince kadar. Böyleyken de bitmez. Kırılma, incinme. darılma, küsme, öfkelenme, affetme, reddetme, kabul etmeme, isyan etme, kin duyma, nefret etme, suçlama, kötüleme, yargılama, eleştirme, kınama davranışları da beraberinde gelir.
Peki ne yapmalı?
Bu annenin önce kendini olduğu gibi sevmesini, hem kendi değerini bilmenin, yeterli olduğunu bilmenin, kabul edildiğini, var olduğunu, takdir gördüğünü, hem de olduğu gibi sevilip, sayılıp, değer gördüğü inancının anlam ve tanımının yüklenmesi gerekir.
Böylece kendine ve başkalarına aşırı yüklenmekten, olanın olması gerektiği kadar olduğunu bilerek, gerektiğinde esnek olabilmenin, mümkün , güvenilir olduğu inancıyla birlikte, hem kendine , hem çevresindekilere eziyet etmekten vazgeçecektir. Evlatların da anneleriyle ruhsal anlamda kontrat bitirmeleri gerekir. Kontrat bitirme ile ilişkiler dengeye girer.

Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak

Ayşegül Özkonak