Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Month: Mart 2021

TARTIŞMA SIRASINDA DİKKAT EDECEKLERİMİZ

TARTIŞMA SIRASINDA DİKKAT EDECEKLERİMİZ

  1. Tartışırken kullandığınız kelimeleri doğru seçin. Küfürden, hakaretten, şiddetten uzak durarak, hislerinizi söyleyin.
  2. Evliyseniz ve çocuklarınız varsa; çocuklarınız tartışmanızdan sonra, eşinizle tekrar nasıl barıştığınızı görsünler. Anlaşmazlık yaşayan her insanın tartışabileceğini ve sonrasında barışabileceklerini bilmek; onlarda güven duygusu oluşturur.
  3. Onların yanında birbirinizi suçlamaktan;
    “Annenizin yaptıklarına bakın! Anneniz her seferinde işte bana bunu yapıyor. “
    “Babanızın bana yaptıklarını gördünüz mü? Herşey babanız yüzünden!” Şikayet ve suçlamalarından; onları hakim, savcı konumuna getirmekten uzak durun.
    Aksi halde çocuk, size ve hayata güvenini yitirir.
  4. “Boşanalım” kelimesini söylemekten uzak durun. Aksi halde çocuklarınızın yüreğinde onulmaz yaralar açmış olursunuz. İstemeden de olsa; hissettikleri o kaybetme korkusunu yıllarca taşımalarına neden olursunuz.
  5. Tartışırken eski konuları değil; sorun oluşturan şu anki konuları gündeme getirin. Eski konular, geçmişe dönülemeyeceği ve düzeltilemeyeceği için çözümsüz kalır. Daha çok öfkelenmenize neden olur.
  6. Tartışma yaşanırken;
    “Sen ne ahlaksız erkeğin/kadının tekisin. Sen ne salaksın!” gibi hakaret içerikli sözler kullanarak karşınızdaki insanın kişiliğiyle değil;
    Onun yaptığı davranışlar ve kullandığı sözler üzerine konuşun.
  7. Tartışma öncesi ve sırasında kendi duygularınıza odaklanın. “Ben sana şunun için kırıldım. Şu sözün, şu davranışın beni incitti, üzdü.” diyerek, sadece duygularınızı ifade edin.
  8. Tartışma sırasında, onu eleştirmekten, yargılamaktan, kınamaktan, suçlamaktan uzak durun; gerçek duygularınız odaklanın. “Şimdi, bu durum bana ne hissettiriyor? “diye düşünün ve o anki duygunuzu söyleyin.
  9. Her evde illa ki tartışma olur bununla birlikte; ne kadar öfkelenseniz de; evdeki çocukların sizi rol model aldıklarını hatırlayın. Ona göre söz ve davranışlarınıza dikkat edin.
  10. Eğer hâlâ geçmişe takılı kalıyorsanız; size yapılan olumsuz davranışları, sarf edilen olumsuz sözleri unutamıyorsanız bu konuda bir destek alın.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak

KADIN OLMAK ve KADINLAR GÜNÜ

KADIN OLMAK ve KADINLAR GÜNÜ

Bir çocuğun babası annesine şiddet uyguluyor. Çocuk çare arıyor. Kurtarmaları için babaanne ve dedesine durumu anlatıyor.
Babaannenin cevabı:
“Babanız sizi seviyor da ondan. Erkektir. Sever de döverde.

Çocuk bu cevaba şaşırıyor ve sevgi kavramı onun zihninde;
” sevgi = şiddet” olarak yerleşiyor.

Bu çocuk büyüyor. Aynı çocuk bir erkekse eğer; evlendiğinde karısına ve çocuklarına şiddet uyguluyor.
O çocuk eğer bir kız çocuğu ise, büyüdüğünde; tıpkı annesi gibi kendisine şiddet uygulayan bir erkeği, eş olarak seçiyor. Niye? Çünkü zihnindeki eş kayıtları böyle çalışıyor.

Kadın şiddete maruz kalıyor. Bazen fiziksel, bazen psikolojik, bazen duygusal, bazen cinsel, bazen ekonomik…
Şiddet gören kadın, eşinden aynı şiddeti bir daha bir daha yaşamamak için boşanmayı tercih ediyor ama içindeki bir ses, “acaba eşim iyi bir eş ve baba olur muydu? Boşanmakla yanlış mı yaptım? Çocukları babasız mı bıraktım? Çabuk mu pes ettim?
Aslında özünde iyi bir insandı. Öfkelenince gözü bir şey görmüyordu. Az daha suyuna mı gitseydim? ” Diye düşünüyor ve kendini suçluyor.
Kadın ya geri dönüyor, değişen bir şey olmuyor, şiddet devam ediyor; ya da daha kötüsü oluyor… Kısır döngü devam ediyor.

Bu şiddeti durdurmak için ne yapmalı?

  1. Ağır cezalar getirilmeli.
  2. Ağır cezalar yetmiyor. Toplumsal bir eğitim gerekli.
  3. Evlilik ve aile olabilmek için evlilik çağında herkes, eğitimden geçirilmeli.
  4. Erkek; öfkeyi yönetebilmeyi öğrenebilmek için,
    “Öfke Yönetimi Eğitimleri” ve bireysel terapiler almalı.
  5. Önce ailede sonra okullarda kadına, insana, hayvana, doğaya saygı öğretilmeli.
  6. Sorun yaşayan çiftler mutlaka Aile Danışmanlığından destek almalı. Çünkü tek başlarına bu sorunu çözemezler. Çözebilselerdi zaten sorun diye bir şey olmazdı.
  7. Toplum olarak bizler de, gerçekleşen bu olumsuz vakalara sesimizi çıkarmalıyız. Bununla birlikte, kullandığımız her kelimeye de dikkat etmeliyiz.
    Vurgu yapmak istediğim şu;
    olmasını istediğimiz şeyi söyleyeceğiz. Olmasını istemediğimizi değil.
    “Aklıma gelen başıma geldi deriz” ya.
    İnsanlarımız psikolojiyi ve NLP ‘yi bilmediği sürece ortak bilinçten gelen olumsuzluklar da ne yazık ki devam ediyor.
    “Kadına şiddete hayır!”
    Değinizde, bilinçaltı, “kadına şiddeti” alabiliyor.
    Bu cümlenin yerine, “Kadına saygıya evet.” Cümlesini yazdığımızda, konuştuğumuzda, okuduğumuzda; “kadına saygıyı” alıyor.
    Kişi “Öldürülmek istemiyorum, tacize uğramaktan korkuyorum” diyor.
    Gerçekten de bunu yaşıyor. Çünkü bilinçaltı kayıtları bu şekilde çalışıyor.

Bu cümlelerin yerine;
“Sağlıklı yaşamayı seçiyorum”
“Güvende yaşamayı seçiyorum” dese, size de rahatlatıcı gelmiyor mu?
Hem bilinçaltı kayıtları doğru çalışsa, hem nesilden nesile bu şekilde aktarılsa daha iyi olmaz mı?

  1. Başına düşen görev ise şu; verdiği bu tarz haberlerde, en ince ayrıntıya kadar vermekten uzak durmalı.
    Aksi halde, insanlarımız duyarsızlaşabiliyor ve olayları kanıksayabiliyor…
  2. Bir diğeri, şiddet ve cinsellik içerikli bilgisayar oyunları. Hem de tahmin edemeyeceğiniz kadar çok tehlikeli…
    Elinde silah, zorba suratlı aktörlerin olduğu, kadına şiddeti, öldürmeyi sergileyen diziler, filmler yasaklanmalı.
    Bunun yerine, aile kavramı, dostluk, komşuluk ilişkilerine, doğa ve insan sevgisine önem veren diziler, filmler yapılmalı.

Sonuç: Kadına güzel bir çiçeğe bakar gibi sevgiyle bakıldığı, değer verildiği, saygı gördüğü, önemsendiği, takdir edildiği, emeğinin karşılığının verildiği günler olsun.

Bir gün değil; hergün
Kadınlar günü kutlu olsun.

Ayşegül Özkonak