ÇOCUĞUMUZU/TORUNUMUZU EĞİTMENİN İNCE AYARI
Bir yazıda okumuştum. Yüreği güzel bir annenin sevgi dolu çocuğu, dışarıda oynarken annesinin yanına geliyor, onun gözlerini kapattırıyor ve annesinin saçına bir şey takıyor. Anneye gözlerini açmasını söylüyor. Gözlerini açan anne; ilk önce çocuğunun çamurlu topraklı ellerini, sonra o ellerle yerde bulduğu bir saç tokasını saçına takmış olduğunu ve aynı zamanda da çocuğunun gözlerindeki o ışıltıyı fark ediyor. Çocuğuna sımsıcak sarılıp teşekkür ediyor. Tokayı kabul ediyor. Çünkü onun mutluluğunu, sevinç içindeki o duygusunu yok etmek istemiyor.
Hikaye burada bitiyor.
Anneye hak veriyorum.
Çocuğun anneye bir şeyler vermesindeki o mutluluğu, sevinci, gözlerdeki ışıltıyı elbetteki söndürmemeliyiz.
Çocuğun hevesi, kalbi kırılmamalı.
Sırf bu yüzden annenin saçı da kirlenebilmeli. O da tamam.
Herşey buraya kadar çok güzel.
Olay çok küçük ve basit gibi duruyor değil mi?
Bununla birlikte bir şeyi de unutuyor olabilir miyiz?
…
Benim annem biz küçükken (eğitmek amacıyla) doğrudan bize; “şöyle yapın, böyle yapın” demezdi. Genellikle hikaye ya da birinin başına gelen bir olayı anlatırdı. Bir filmi beraberce izlerken, oradan dikkatimizi çekebilecek yorumlar yapardı.
Bu yazıyı okuyunca, anlattığı hikayelerden biri geldi aklıma.
“Üç beş yaşına gelen bir çocuk komşunun yumurtasını çalıp annesine getirir. Anne yumurtayı alır ve:
- Akıllı oğlum, aferin. diyerek çocuğunun başını okşar. Çocuk artık sık sık komşuların yumurtalarını eve getirmeye başlar. Zamanla, yaşına göre hırsızlığı da ilerletir. Yumurtadan horoza, horozdan kuzuya, koyuna derken bir çevresinde azılı bir eşkiya olur. Hırsızlıklar, eşkiyalıklar derken, bir gün büyük bir cinayet işler. Kanun bunu idama mahkum eder.
Oğlunun idam haberini dinleyen anne, mahkeme salonunda feryadı basar. Saçını, başını yolar.
- Aman hakim bey, biricik oğlumu bağışla, benim hayatta ondan başka kimsem yok diye yalvarır.
İdam mahkumu eşkiya evlada sorarlar, son bir arzun var mı? Eskiden beri idam mahkumlarının son arzularını yerine getirmek adet olduğu için bunun da son arzusu sorulur. İdam mahkumu genç:
-Bir tek dileğim var. Sevgili anacığımın o mübarek dilini öpmek isterim, izniniz olursa diye rica eder.
Mahkumun isteği yerine getirilmek üzere annesi getirilir.
Eşkiya, öpmesi için uzattığı annesinin dilini; dişlerinin arasına alır ve koparır.
Etraftakiler bu yaptığına tepki gösterince der ki;
-Benim burada idama mahkum oluşum o kopasıca dildendir. Koptu ya.
Herkes hayretle sonunu dinlerken devam eder;
-Ben, çocukluğumda komşumun yumurtasını çalıp getirdiğimde anam bana aferin çekti, yumurtayı alıp başımı okşadı. Eğer, o zaman beni terbiye edip men etseydi, bugün bu ölüm cezası bana gelmeyecekti, der.
Kıssadan hisse.
Çocuklarda 7-8 yaşa kadar hırsızlığın ne olduğunu bilmez.
Özellikle de; değersiz, özgüvensiz, sevgisiz, ilgisizse; bu duygularını tatmin edebilmek için beğendiği bir şeyi sahibinden izinsiz alma davranışı gösterebilir.
Çocuğunuz eğer başkasına ait bir şeyi eve getirirse; tepkisiz kalarak onu kabul etmeniz de, “hırsızlıkla” suçlayarak aşırı tepki vermeniz de, onda davranış bozukluğuna (çalma davranışına) neden olabilir.
Onun bu davranışının altındaki nedeni fark etmeliyiz. İhtiyaçtan mı, duygusal açlıktan mı aldı?
Çocuğa dışarıda bulduğu ya da bilerek başkasına ait olan bir şeyi almanın yanlış olduğunu öğretmemiz gerekir. Onun bize ait olmadığını bir sahibi olduğunu, düşürülmüş unutulmuş ya da kaybedilmiş olabileceğini, onu rahatça alıp kullanma hakkına sahip olmadığımızı sakince suçlamadan, kınamadan, yargılamadan, ayıplamadan, eleştirmeden, aşağılamadan konuşmalıyız.
Başkalarına ait olan herhangi bir nesneyi getirdiğinde, çocuğumuza şunu söyleyebiliriz “yavrum beni düşündüğün için çok teşekkür ederim. BUNUNLA BİRLİKTE bu bize ait bir şey değil.
Sahibi onu kaybettiği yerde arıyor olabilir. Düşünsene senin bir oyuncağını bir eşyanı kaybetsek, başkası da alsa üzülmez misin?
Üzülürsün değil mi?”
(“Bununla birlikte” kelimesi kullanmanız önemli. İki cümle arasına koyunca, iki cümleyi de kabul ettirmiş oluruz.)
Eğer onun kime ait olduğunu biliyorsa ve çocuğunuz 3-4 yaşlarındaysa
“hadi gel onu sahibine beraberce verelim. O da mutlu olsun.” Deyip, onu kendisinin vermesini sağlayın.
Eğer kime ait olduğunu bilmiyorsa;
“bulunduğu yere bırakalım ki düşüren kişi, kaybeden kişi bunu gelsin alsın” Diyebilirsiniz.
Çocuğunuzun yaşı büyükse,
“Eğer geri verirsen seninle onur duyacağım” diyerek, o eşyayı sahibine kendisinin vermesini sağlamalısınız; verdiğinde de onur duymalısınız.
Ayrıca çocuğumuza ilgi ve sevgi vererek, ihtiyacı neyse ekonomik durumumuza göre gidererek; “Senin varlığın bir hediye, öpücüğün bir hediye, sevgin bir hediye” diyerek; hem şevkini kırmamış, hem de dürüst, ahlaklı, başkasının hakkına saygı duyan, sorumluluk sahibi, güvenilir bir insan olmasını sağlamış oluruz.
Not: Eğer paylaşımlarımdan ve yazılarımdan memnunsanız,
sevdiklerinizi, ailenizi, akrabalarınızı, dostlarınızı etiketleyebilirsiniz. Güzellikler, paylaştıkça çoğalır. Çok teşekkür ederim.
Sevgiyle kalın…
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı