Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Month: Ocak 2021

ERKEKLERE ÖNERİLER: KADINLARIN DİLİNİ ANLAYABİLMEK

ERKEKLERE ÖNERİLER: KADINLARIN DİLİNİ ANLAYABİLMEK
Kadınların dilini anlayabilmek için birazcık dikkat gerekir.
Bir şey söylüyorlarsa eğer, söylenen şeyin sizdeki gibi tek bir anlam yoktur. O sözün altında söylenmemiş başka bir anlam daha vardır.

  1. İlk tanışma:
    Yeni tanıştığınızda cinselliği çağrıştıracak söz ve davanışlardan kaçının.
    Kadınlar cinsel bir nesne olmaktan rahatsızlık duyarlar.
    Arkadaşlık ilerleyince, (o da ancak izin verirse) elini tutabilir, yanaklarına dokunabilir, omzuna sarılabilirsiniz. Bu davranışlarla kendini güvende hisseder. Kendine değer verildiğini, önemsendiğini, saygı duyulduğunu hisseder.
  2. Özen göstermek:
    Kadınlar fazla bakımlı erkeği sevmezler. Aşırı parfüm, jöle, törpülü tırnaklar vb. uygulamalar onlara itici gelir. Kadınlara göre erkekler, özenli ama doğal olmalı. Doğal olmalı derken de saç sakal birbirine karışmış, yağlı saçlar, tüm gün pijamalarla ya da ter kokusu sinmiş kıyafetle dolaşmaktan bahsetmiyorum.

3.Gözlere bakın:
Kadın konuşurken gözlerine bakılsın ister. (Kadınlar, bebekken bile annesinin yüzüne; erkek bebekten 16 kat fazla bakarlar.)
Kadınlar, dinlenilmek isterler. Dırdır ediyorsa, biraz da dinlenilmediği, kendini anlatamadığı, anlaşılamadığını hissettiği içindir. Patronunuz, iş arkadaşınızla, erkek arkadaşlarınızla sohbet edebiliyorsunuz öyle değil mi? Kadınınızla da konuşabilir, onun isteklerine önem verebilirsiniz. Başkalarına verdiğimiz özenin daha fazlasını, eşlerimize vermeliyiz ki, mutluluğumuz bir o kadar artsın.

3.Konuştuklarını anlamaya çalışıyorsanız, anlayamıyorsanız:
Cümle kurarken en çok neyi tekrar ediyorsa ona dikkat edin. Çünkü ya onu sorun ediyordur kendine ya da sizinle o sorun ettiği şey hakkında konuşmak istiyordur.
-Annem bize gelecekmiş. Annem dedi ki…
-Arkadaşım dedi ki…
Kesinlikle, bu cümlenin altında bir duygu, his, inanç ve istek vardır.

  1. Özel günler:
    Doğum günü, evlilik yıl dönümü gibi özel günleri, cep telefonuna kaydedip onu mutlaka kutlayın. Kadınlar detay sever. Önemsenmek ister.
    Hatırlanmak ister.

5.Hediye vermek:
Hediye almak sevgi dili sıralamasında onun birinci dili ise, ona zaman zaman hediye alın. Verirken de sunuma dikkat edin. Kadınlar sunuma önem verir. Verirken gözlerine sevgi dolu bakın.
Çikolata isteği artmışsa, ki bu istek; muayyen günlerinin ortasına gelen günlerdedir ve bu günlerde östrojen miktarı artmış demektir. Hediye alacağınız zamanları bu günlere denk getirirseniz, hediyeyi beğenme olasılığı artar.

6.Seni seviyorum hangi sıklıkla söylenmeli:
Sık sık ‘’Seni seviyorum ‘’demenize gerek yok. Çünkü o söz; içten gelerek, yüzeysel olmadan samimi olarak söylendiğinde anlam kazanır.
Ancak, kadınınız ‘’Seni seviyorum’’ diyorsa, yankısını bekler. Yani siz de ona;
‘’Ben de seni seviyorum’’ demelisiniz.
‘’Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun’’ diyorsa, aslında eskisi gibi ilgi bekliyordur sizden. İltifat etmenizi, onaylamanızı, takdir etmenizi bekliyordur.

7.İstemediğiniz kıyafette ısrar mı ediyor?:
Asla ‘’Çıkar şunu!’’ demeyin.Ters tepebilir. Özellikle de güçsüzlük korkusu varsa, daha çok inat eder.Tartışmaya başlarsınız. Gününüz rezil olur.
-Canım bu seni biraz kilolu mu gösterdi ne? demek daha etkili olur.
Kadınınızın zayıf noktası kilo ise, vücudunun herhangi bir bölümüne tepkiliyse mesela kendi belini kalın buluyorsa o bölgeyi farkettirerek, hafif yüzünüzü de ekşiterek;
‘’Sanki senin bel kısmını daha geniş göstermiş’’ demeniz, ’’ Hiç yakışmadı’’ demenizden daha etkilidir.

  1. Onayladığınız kıyafeti giymesini isterseniz:
    Tezgahtar tavrı sergileyin.
    -Bu kıyafet sana çok yakıştı. Harika, bedenine ve tenine tam uydu.
    ‘’Seni çok fit göstermiş. Harika durmuş üzerinde’’ diyebilirsiniz.(Harika durması da önemli.Yoksa yalan söylediğinizi farkeder. Aman dikkat! Durum daha da kötüleşmesin. 🙂 )

8.Övgü kime yapılmalı:
Başka kadını, kendi annesi bile olsa övmeyin. Kıyaslamayın. Sadece onu övün.

9.Eski sevgili ya da eski eş konusu:
Eski sevgiliniz ya da varsa eski eşinizi asla ona kötülemeyin, övmeyin ve asla kıyaslamayın.
“Hepsi geçmişte kaldı. Benim için sen önemlisin. Benim için biz önemliyiz.”deyin.
Onun geçmişindeki kişilerin ayrıntısını sormaktan da vazgeçin. Doğrusu olan da bu. Herşey geçmişte kaldı. O ve siz önemlisiniz. Bunu da her şekilde vurgulayın.

10.Kendinize aşık etmek istiyorsanız:
Yardımsever olun.Yardım kuruluşlarına beraber katılın. Gezi turlarına birlikte katılın. Başbaşa geçireceğiniz zamanlar ayırın. Beraber yapacağınız etkinlikler, sizi birbirinize yakınlaştırır.

11.Sahiplenme:
A kişisi, B kişisi adına herhangi bir katkıda bulunursa, ona bir şekilde yardımcı olursa, emek verirse; B kişisini sahiplenir.
Eşinizin ya da sevdiğiniz kadının sizin için birşeyler yapmasına izin verin. Kıyafet seçimi ve alımı, pasta -börek yapımı, fikir danışma vb.davranışlar, onun sizi sahiplenmesine neden olur.

12.Özeli Paylaşma:
En özelinizi, projelerinizi, eviniz, aileniz ve kendinizle ilgili hayalleri ilk önce eşinizle paylaşın. Üçüncü kişiden duyarsa öfkesi kabarır. Kendini ikici plana itilmiş, önemsiz, hiç gibi hisseder. Değersizlik duygusuna kapılır. Size güveni kalmaz.

13.Öfkeliyse:
Omuzlarına sarılın, ellerini tutun. Gözlerine bakın.
-Haklısın. Çok özür dilerim. Seni anlıyorum. Hatalıydım. Çok haklısın.
Biraz sakinleş, bunu ikimiz de sakinken konuşalım. deyin. Dikkatini dağıtacak sözler söyleyin. Ertelemesini sağlayın. Ertelemek öfkenin geçmesini sağlar. İkiniz de sakinken konuyu mutlaka konuşup çözüme bağlayın.

14.Cep telefonu sorunu:
Siz cep telefonuyla, bilgisayarla ilgilenirken sık sık sorular sorup, öfleyip püflüyorsa, odadan odaya girip çıkıyor, yüksek sesle konuşarak hızlı hızlı dolaşıyorsa; ’Onu bırak benle ilgilen’ demek istiyordur. Değerli zamanınızı, değerli eşinize ayırın.

15.Şikayetleniyorsa: ’
’Bugün tüm gün koşturdum, yoruldum.Tabanlarım ağrıdı.’’ diyorsa, ilgi şefkat istiyordur. Ayaklarına, bacaklarına, omuzlarına, sırtına masaj yapıverin. Bu sizin birbirinize olan şefkat, güven ve sevgi duygularınızı artırır.

16.Yardım Konusunda: Mutfakta iş yaparken;
-Yardım edeyim mi? diye sorun.
-Yok yok ben yaparım. diyor, iki kere tekrarlıyorsa, sizden yardım istiyordur. Kadınlar ısrarı severler. Yardım konusunda ısrar edin.

  1. Suratı Asıksa:
    Eve geldiniz. Suratı asık.
    -Ne oldu? diye sordunuz.
    -Yok bişey.
    Tekrar sordunuz.
    -Yok bir şey.
    -Hayatım söyle ne oldu? Var Bir şey. Belli…
    -Öf hep ben mi söyleyeceğim. Biraz da sen anla.
    (O sırada sizin annenize kızmıştır ya da sizin bir davranışınıza.)
    Anlaşılmak, haklı görülmek istiyordur. Dinleyip, haklı olduğunu vurgulayın.

18.Fikrini alacaksanız:
Bir şey sordunuz. Yüzünü inceleyin. Suratı asık;
-Bilmem. kendin bilirsin diyorsa, dikkat! Orada sorun var demektir. Durumu onaylamıyordur.

19.Dır dır ediyorsa:
-İş, iş; hep iş. Senin işin hiç bitmez ki zaten. diyorsa; ilgi bekliyordur. İlgilenin.
-Senin için ne yapmamı istersin? diye sorun.
Kadınlar kendileri için yapılan şeylerden mutlu olurlar. Ne yaptığınız önemli değil. Çaba sarfedin yeter.

20.Kadınınız için başka ne yapmalısınız?:
Onu sevin, sayın, ilgi gösterin. Beğendiğinizi zaman zaman vurgulayın.
Sanılanın aksine güldüren değil, yanında kendini güvende hissettiği erkeği sever kadın.
Kadınlar anlayış beklerler eşlerinden. Anlayışlı olun.
Cinsellikten ziyade dokunulmak, şefkat onlarda daha etkilidir.
Haklı görülmek, anlaşılmak ister kadın. Değer görmek ister.
Eşiyle sohbet, onaylanmak, takdir ister. Ev işlerinin paylaşılmasını ister.
Kadının dilini anlamak aslında kolaydır. O dili anladığınızda ise; iletişiminiz kolaylaşır, mutluluğunuz artar. Kadınınızı anlamanız ve mutlu olmanız dileğiyle…
Sevgiyle kalın.

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

KÖK AİLEYE BAĞIMLILIK

KÖK AİLEYE BAĞIMLILIK
Ailede sorunlardan birisi de eşlerden birinin ya da ikisinin de anne -baba bağımlısı olmalarıdır.
Bu durumdaki bireyler, kendileri de bir aile kurduklarının farkında değillerdir.
Bağımlı olmayan taraf; kendini eşi tarafından ikinci plana itilmiş, kabul edilmemiş, yeterince sevilmemiş, ötelenmiş, mutsuz, üzgün, öfkeli, değersiz hisseder. Bu hislerle birlikte, eşine ve onun ailesine tepki gösterir.
Ailesine gösterilen tepki ise, bağımlı olan tarafı öfkelendirir.
Eşinin kendi ailesinden tamamen uzaklaşacağından, ya da sorunların daha da büyüyeceğinden korkarak o da tepkisel davranış gösterir. Tartışmalar ve sorunlar giderek büyür. Olay, “senin ailen- benim ailem’e” döner.

Kök aileye bağımlılık, çiftin mutluluklarını olumsuz etkiler.

Akılda tutulması gereken şu ki; bağlı olmak başka, bağımlı olmak başkadır.

Çiftler anne-babanın ve eşin yerinin ayrı olduğunu bilmelidirler.

Not: Kök aileye bağımlı olmak; bağımlı bireyin, bebeklikte kaçıngan ya da kaygılı bağlanmasıyla alakalı olabilir ya da daha başka unsurlardan kaynaklanabilir.

Her ne faktör etkili olsa da bu durum çiftleri olumsuz etkilediğinden destek alınması doğru olur.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

HAYATIMIZA DOKUNANLAR

HAYATIMIZA DOKUNANLAR

Yıllar önce ben orta okula giderken, ülkemizdeki terör olaylarının çok yoğun olduğu bir zamanda, öğretmen olan canım dayım; okulunda çıkarılan yangında, öğrencilerini ve öğretmen arkadaşlarını kurtarmak isterken şehid olmuştu.
Annem bu ani kaybı 2 yıl atlatamadı. Normal yaşantımız alt üst olmuştu. Annem sürekli ağlıyor, üzülüyor, acı çekiyordu. Babam ona moral vermeye çalışıyordu ama boşuna. Annemin bu durumu tüm ailemizi etkilemiş, kahvaltımızı artık babam hazırlar olmuştu. Eskiden bizi okula kapıdan uğurlayan canım annem; ben okula giderken, sürekli yatar, başını kaldıramaz, uyumak ister, sürekli ağlardı. Her sabah; annemi o yatakta, o şekilde bırakıp okula gidiyordum. Onun bu hali gözümün önünden gitmiyor ve bana çok acı veriyordu. Çocuk aklımla babam gibi moral vermeye çalışıyordum. Beceremiyordum. Bunun akabinde zamanla içimde; “annemi kaybetme korkusu” oluştu. ” Ben okula gittiğimde, annemi de kaybedersem? O da ya ölürse? Beni bırakıp o da giderse?… ” Kimseye de söyleyemiyordum. Ama çok üzülüyordum.

Liseye giderken, 2. sınıfta bir sınıf öğretmenimiz vardı. Bir gün tüm sınıfa, rehberlikten gelen bir form doldurttu. Formun sonunda” kaygı korkularınız nelerdir?”
Diye bir sorunun altına;” “Annemi kaybetmekten korkuyorum ” diye yazdım.
Belki bir çare olur diye bekledim. Ne yazık ki; ne o sınıf öğretmenim(Vefat ettiyse Allah rahmet eylesin); ne rehber öğretmen beni çağırıp “kızım neyin var, korkmanın, kaygılanmanın nedeni ne?” demedi. Benimle konuşmadı. Çok üzülmüş, incinmiştim. Sonra kendi kendime düşündüm. “Bir insan nasıl, dünyaya geliyorsa, vefat da ediyor. Tüm canlılar böyle. Kimin ne zaman vefat edeceğini sadece Yüce Allah bilir. O halde annem de yaşayabilir.” Böyle düşünerek o kaygımdan bir nebze olsun kurtuldum. Sonra kendi kendime söz verdim. “EĞER ben de bir öğretmen olursam, bütün öğrencilerimle yakından ilgileneceğim.”

Bu kaygımın üzerinden 2 yıl geçti. Lise sonda İngilizce dersimize civa gibi, kıpır kıpır, hareketli, sınıfı çok güzel idare eden, sevgi dolu, merhametli ilgili, muhteşem bir öğretmen geldi. Aynı zamanda sınıf öğretmenimiz olan #SerapAksoy öğretmen; benim ışığım, idolüm oldu. Hepimizle ilgileniyor, tüm sınıfı; pikniklere, gezilere götürüyordu. Sınıfça aramızda birlik, beraberlik oluşturdu.
Sene sonu geldi. Mezuniyet töreni yapalım diye karar alındı. Ama ben katılamayacaktım. Babam, şehirden eve geç vakit otobüs olmadığı için izin vermiyordu. Çok üzülmüştüm.
Serap hocam bunu duyunca, babama; ” Hayatta önemli anılar vardır, bir kere olur ve asla unutulmazlar. Bu tören de kızınız için çok önemli bir anı. Ayşegül bana emanet. Gece bizde kalsın. Sabah ellerimle otobüse bindireceğim. Söz. ” Babamı ikna etti. Çok istediğim mezuniyet törenimize onun sayesinde katılabildim.
Canım öğretmenim. Dediği gibi de yaptı.
Ben yeniden kendime söz verdim.
” Tıpkı Serap Hocam gibi bir öğretmen olacaktım”.
Oldum da.
Tüm öğrencilerimle yakından ilgilendim.

Yıllar geçti.
Öğretmenlik yaptığım günlerde, yeni bir sınıfın sınıf öğretmenliğini bana vermişlerdi; Rehberlikten gelen bir formu onlara dağıttım.Topladım. (Hepsi benim çocuklarımdı ve sorunları varsa, çözebileceksem bilmem gerekir düşüncesiyle); her zaman yaptığım gibi,
formları rehberlik servisine vermeden önce,
çocuklar ne yazmışlar diye incelemeye koyuldum. Baktım. Bir soruda, 7- 8 öğrenci “intihar etmek istiyorum” şıkkını işaretlemiş. Tabii çok üzüldüm ve merak da ettim. Her birini tek tek çağırdım, bire bir konuştum. Çelişkili cevaplar alınca, gerçeği söylemek zorunda kaldılar.
“Hocam bu formların değerlendirileceğine inanmıyoruz. Aramızda karar aldık. Bakalım öğretmenlerin dikkatini çekecek mi dedik. O yüzden bu şıkkı işaretledik.”

“Çocuklar size bir anımı anlatayım” diyerek, annemi kaybetme kaygısı yaşadığım o anımdan ve kendime verdiğim sözden bahsettim ve devam ettim.
“Bu formun gerçekten okunacağına inanmadığınız için bunu yapmışsınız. Belki geçmişinizde bu konuda güven kaybı yaşadınız; yaşadığınız bir sorunu yazdınız, değerlendirilmesini beklediniz, cevap alamadınız, belki o yüzden güven kaybettiniz. Haklı olabilirsiniz. Bununla birlikte, bir meslekte bir kişi hata yapmışsa, bunu o meslekteki herkese mal etmek doğru değildir.
Çocuklar, eğer bir sorununuz varsa, doğrudan bana anlatın. Her zaman dinlemeye hazırım. Bununla birlikte, size verilen resmi evrakta doğru bilgiler vermelisiniz.”
“Haklısınız hocam” diyerek ve özür dileyerek formu düzeltip bana teslim ettiler.

Bir öğretmen, bir insanın hayatını kurtarabilir.

Birinin hayatına dokunabilmek için ise illa da bir öğretmen olmanız gerekmez.

Hatta mesleğimiz olsun, olmasın; birilerinin hayatına küçücük de olsa olumlu yönde dokunabiliyorsak; gerçek anlamda yaşamışız ve yaşatmışız demektir.

Sizin de hayatınıza katkı sunan insanlar var mı?

Peki siz kimlerin hayatına olumlu katkıda bulundunuz ya da bulunuyorsunuz?

Sizin de buraya yazabileceğiniz bir anınız var mı?

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

SEVGİ ÖĞRENİLİR Mİ?

SEVGİ ÖĞRENİLİR Mİ? Bir danışanım diyor ki;”Hocam doktora gittim. Hastaneden eve döndükten sonra eşim; doktorun ne dediğini ve sonuçları merak etmedi. İsterdim ki, bana sarılsın.” Üzülme. Geçecek. “desin. Ama ben hastanedeyken ne aradı, ne sordu, ne sarıldı. Sadece ilgisizce; ” geçmiş olsun “dedi. İçimde yara, büyüdükçe büyüdü.”…Sevgi almak ve vermek çok mu zor? Sevgi insanın kırılmış dallarını onarır, açılan yaralarını tamir eder. Önceki kırıklardan dal dal çiçek açtırır. Çocukluğumuzdan beri hiç kendimizin ne hissettiği, hangi duyguda olduğumuz sorulmadı. Öğretilmedi de. Çünkü onlar da bilmiyordu ki öğretsinler. Biz de, bize ne öğretildiyse, uyguladık. Hep başkalarını memnun etmeye çalıştık. Tabii ki sevdiğimizi de memnun etmeliyiz. Bununla birlikte, en önce kendimizin ne hissettiğini bilmeliyiz, kendimizi tanımalıyız. Bizi ne mutlu eder? Ne yaparken gözlerimiz ışıldar? Bize nasıl davranıldığında kendimizi iyi hissederiz?Bize ne yapılırsa, içimizdeki çocuk neşelenir, coşar, hoplar, zıplar?… O sevinçle yanımızı, yöremizi neşelendirir, aydınlatırız?… Bize ne yapılırsa sevildiğimizi hissederiz?…Bu danışanla görüşünce aklıma aşağıdaki yazıyı yazma isteği geldi. … SEVGİ NEYDİ? Kendini ona güvenle bırakabilmekti.Yargılanmadan, eleştirilmeden, kınanmadan, suçlanmadan;Değiştirmeye çalışılmadan;olduğun gibi kabul edilmekti.En zor zamanında sana destek oluvermeseydi. Fikirlerine önem vermesiydi. Üzüleceğinden korkarak, yapılmasını istemediğin şeyi yapmamasıydı. Üşüdüğünü fark edip;”üşüdün mü?” diyerek, sırtındakini çıkarıp; senin omuzlarına nazikçe konduruvermesiydi. Gülümseyerek sana sevgi ile bakması… Kahvaltı yaparken bir ara, kendi için hazırladığı o lokmayı, senin ağzına vermesiydi. Belki de, çarşıda yediği birşeyi paket yaptırıp,” sensiz boğazımdan geçmedi” deyivermesi…Sevgi anlayıştı, hoşgörüydü. Kanepede uyuyup kaldığında, üzerine bir pike örtüvermesiydi. Sevgi ile sımsıcak sarılıvermesi…Ses tonun biraz değişse, “Canın neye sıkıldı?” demesiydi. Üzgünsen, sana moral vermesiydi. Akıl vermesi değil. Senin yanında olduğunu hissettirmesiydi. Elini tutup gözüne bakmasıydı. Belki saçını okşaması… Sohbet edebilmekti. Geçmişten gelecekten; hem de samimiyetle. Kendini geliştirmek istediğinde sana izin vermesiydi. Konuşurken, yüzüne bakarak konuşması… Hastalandığında;”Bugün neyin var? Hasta mısın? Sana güzel bir çorba yapayım mı? ” demesi, başucundan ayrılmamasıydı. Sen neden hoşlanırsın, neden hoşlanmazsın bilmesiydi. Belki de uzun zamandır almak istediğin o şeyi sana sürpriz yapmasıydı.Sevgi güvendi. Önemsenmekti. Gerektiğinde takdir etmesi, onaylaması… Değerli ve yeterli hissettirmesiydi. Sevgi neydi?… Cengiz Aytmatov’un dediği gibi sevgi “emek” ti. Ayşegül Özkonak … Önce kendimizi sevmek, sonra sevgi vermek; hiç de zor değil inanın. Ailenizden öğrenmediyseniz de, zamanla öğrenilir. Yeter ki isteyin. “Ohho hocam, yıllardır sevgi alamadım. Öğrenmesini mi bekleyeyim?” Bekle. O veremiyorsa, bilmiyorsa, sen öğret. İlla ki öğrenecek. Sevgiyle kal…

KENDİMİZ TANIYALIM

KENDİMİZ TANIYALIM

Kadınlarla yaptığım görüşmede; “Eşim bana hiç ilgi ve sevgi göstermiyor.” diyorlar.
“İlgi ve sevgi derken, ondan tam olarak ne bekliyorsun?”
Dediğimde, düşünmeye başlıyor, cevap veremiyor. Çünkü hiç düşünmemiş. Kendisini tanımıyor.
Taleplerinin farkında değil.

O bilmeyince eşi nasıl bilebilir?

Hadi beyin fırtınası yapalım.

İlgi ve sevgi sizin için ne anlama geliyor?
İlgi ve sevgi deyince ne anlıyorsunuz?

Not: Yazdığım her yazıyı bilinçli yazar ve sorduğum her soruyu bilinçli sorarım. Mutlaka bir nedeni vardır. Amacım; farkındalığınızı artırmak, kendinizi tanımanızı sağlamak ve mutluluğunuza katkıda bulunmak.

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak

Ayşegül Özkonak