Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Month: Mayıs 2020

EŞLER ARASI İLETİŞİM NASIL GÜÇLENİR ?

EŞLER ARASI İLETİŞİM NASIL GÜÇLENİR?

Sayın Beyler, siz eve geldiğinizde her şey hazır olmalı değil mi?…
Çamaşırlar yıkanmış, ütülenmiş, yemek, temizlik yapılmış ortalık toplanmış…Çocukların ödevlerine yardım edilmiş, sorunları giderilmiş, hertaraf çiçek bahçesi…
Market-pazar alışverişi de yapılmış. Komşuluk -akraba ilişkileri düşünülmüş. İnce ayrıntılar unutulmamış. Eve geldiğinizde hiçbir sorun yok.

Peki bütün gün evde bu işleri yapan kadınınız biraz işleri aksatsa ne olur?…Hani bazı erkekler vardır çalışmayan eşlerine şunu söyler: ‘Bütün gün evdesin ne yapıyorsun ki?’…

Siz de bu düşüncede misiniz?

Eşiniz bu saydıklarımın birini yapamasa gününüz nasıl geçer?

Bir kadın demişti ki; ‘Hocam bütün gün işyerinde yoruluyorum eve geliyorum iki çocuğun zırıltısını, çekiyorum. Ben eşimden önce geliyorum…Tam sofrayı hazırlayacağım eşim eve geliyor. Salata yapılacak. İşten gelince bana yardım etmesi için biraz söyleniyorum. Beyimiz parmağını kıpırdatmıyor. Çocukların biri yanımda, biri kucağımda.
Neymiş?!
Onlarla oynuyormuş ya.
Bu yetmezmiymiş?
Küçük 7 aylık.
Babayla oyundan sıkılınca beni istiyormuş… İşten gelmiş, yorgunmuş…

Peki ben boş mu oturuyorum? İnanın hocam yorgunluktan ölüyorum. Ondan sonra al-tut bir kavga. O yemeği yiyebilirsen ye… Büyüğün ödeviyle ilgilen, yatana kadar mutfağı toparla, çocukları yatır; küçük gece uyanır. Mamasını hazırla, ısıt, yedir, altını temizle, yatır, sabaha karşı tam dalacağım, işe gitme saati gelmiş. Haydiii kalk bakalım kahvaltı faslı.’

Erkeğe soruyorum. ‘ Siz bu durum için ne söylersiniz?’
‘ Hocam, biz ailede öyle görmedik. Kadın dediğin her işi yapacak. Ben evlenirken söyledim. Benden iş bekleme dedim. O da öyle kabul etti!… Kadının işini de ben mi yapayım?…Bakıcı ve temizliğe yardımcı parasını ben veriyorum. Çocuklarla işten gelince oynuyorum. Bu bile ona yetmiyor.’…

Değerli erkek okurlarım, bu örnek bir çalışan bayandan. İnanın çalışmayan bayanlar da aynı dertten muzdarip.

Siz eşinize destek oluyorsanız size sözüm yok. Ancak olmuyorsanız şunu bilin ki; eşiniz ister çalışsın ister çalışmasın ona ev işlerinde mutfakta sohbet ede ede birbirinize destek olmak; iş bölümü yapmak, mesela; biriniz yemekleri ısıtırken, diğerinizin salatayı yapması veya çocukların yükünü bir süreliğine almanız; çocuk anneyi isteyince yarım kalan işi tamamlayıvermeniz; birbirinizin arasında huzur, dinginlik ve mutluluk sağlar.
Yardımlaşma ile birbirinize daha çok zaman ayırabilirsiniz.
Bu da evliliğinize, cinsel hayatınıza olumlu yönde etki sağlar.

Ayrıca evhanımı=çalışmayan bayan bile demek doğru değil. Onlar bana göre gizli çalışan kadınlar. Yeri geliyor hemşire, yeri geliyor öğretmen, yeri geliyor terzi, yeri geliyor temizlik elemanı vb. oluveriyorlar evlerinde.

Evde akşama kadar 7/24 çalışıyor ve yaptığı işin değeri asla görülmüyor. Ne zaman görülüyor biliyor musunuz?

Evin hanımı hastalanıp o her gün yaptığı işleri aksatınca…
Hele bir de tüm bu işleri yaparken dışarda bir işte çalışıyorsa, üzerinde iki kat yük var demektir bu kadının.

O yüzden sayın beyler birazcık eşlerinizin serzenişlerine kulak verin. Onlara yardım edin demiyorum. Çünkü o iş eşinizin değil yalnızca. Aile bireyleri olarak hepinizin…

Sevgi ile, ilgi ile, tatlı dil ile aşılamayacak engel yoktur inanın.

Huzur ve mutluluk rüzgarları essin yuvanızda…

Dolayısıyla da işyerinizde…

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak
Aile Danışmanı

EŞİNİZLE İLETİŞİMİNİZ NASIL ?

EŞİNİZLE İLETİŞİMİNİZ NASIL?

Bütün gün evi, eşi, çocukları için çalışıp yorulmuş, acıkmış bir vaziyette evine gelen erkek ne ister?

Tabii ki kapı ilk açıldığında güler yüzlü, sevgi dolu bir eş ister.

Eşinizi sabah işe gönderirken de akşam işten karşılarken de güler yüz gösterdiğinizde ne olur?

Güler yüzle davranırsanız, o sizin eşinize verdiğiniz pozitif enerji, mutluluk hissi iş yerinde gün boyu devam eder.
Sizin enerjinizi alan eşinizin iş yeri bile güzelleşir. Kişi evinde mutlu, huzurluysa bunu her şekilde farkettirir…

Asık suratla, öfke, kırgınlıklar işe gönderdiğinizde ne olur?

Tabi ki mutsuz ve agresif olur. Ve bu mutsuzluğu; hatta öfkesi kendisinde kalmaz. Bu olumsuz duyguları işyerinde patronu ve iş arkadaşlarına yansıtır. Bu durum katlanarak devam eder. Kişi işyerini de huzursuz eder kendisini de…Öfkesini kontrol edemediğinde ise; belki de işinden olabilme ihtimali bile vardır.

Peki katlanarak artmış bu olumsuz duygu ve durum kime döner?…

Alternatifsiz hem de mutlaka ve mutlaka size…

O halde eşinizin hangi davranışına kızarsanız kızın; bunu istemeden yaptığını, sizle ilgisi olamayabileceğini de düşünün.

Öfke ve kızgınlık duygusunun altında başka temel duygular vardır. Anlaşılmama gibi, endişe gibi, üzüntü gibi, kıskançlık gibi, kaybetme korkusu gibi, önemsenmeme gibi, değersizlik, yetersizlik gibi vs.

Empati yapın ve de verdiğiniz her olumsuz mesajın yine dönüp dolaşıp size geleceğini düşünüp öyle hareket edin.

İnsanlar mutlu ve huzurlu oldukları yere gitmek; kendisini mutlu ve huzurlu hissettiren kişilerle bir arada olmak isterler.

Eşinizi evinize geldiğinde öyle bir karşılayın ki; dünyanın en güzel yerine geldiğini hissetsin.

Sorunun temeli ne olursa olsun; bu sorunun çözülebileceğini, düzelebileceğini düşünerek ve buna gerçekten inanarak; eşinize sımsıkı sarılın. Onunla bir ve bütün olun.

Aklınızda olsun. Her sorunun bir çözümü var.
Sevgiyle kalın.
Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633

SENİN AİLEN-BENİM AİLEM VE BAYRAM…

SENİN AİLEN-BENİM AİLEM VE BAYRAM…

Bayram geldi. Genellikle kayınvalide-gelin sorunu olan ailelerde; “senin ailen-benim ailem” kavgası da en çok bu zamanlarda alevlenmekte.

Bana gelen bir mesajı belki binlerce ailenin ortak sıkıntısı olduğu için; danışandan izin alarak aynen paylaşıyorum.
Çözümünü de beraberce paylaşalım.

“Ayşegül hanım her bayram geldiğinde çok strese giriyorum çünkü kayınvalideme gitmeyi hiç istemiyorum.
Gitmesem; (bizimkiler eşime karşı çok iyi olmasına rağmen) eşim bana kısasa kısas yapıyor. Oysa benim ailemle aralarında hiç bir sorun yok. Bu defa da böyle davrandığı için tartışıyoruz.
Hadi sorun çıkmasın diye, sinir olsam da gidiyorum ama annesi her şeye maydanoz oluyor. Laf çarpıştırıyor. Eltimle, ya da komşusunun geliniyle kıyaslıyor.
Kendimde 2 yıldır birşey keşfettim. Kayınvalideme ne zaman gitsem ya da onlar bize gelecekleri zaman ya kolum ya bacağım ağrıyor, ya midem ağrıyor, ya da hemoroidim azıyor. Ya alerji oluyorum. Onların bana yaptıklarına tahammül edemiyorum. Ama eşimin umru değil. Bu durum beni çok üzüyor. Beni anlasın diye eşime her anlattığımda her defasında tartışıyoruz. Eşim beni anlamıyor ve anlamadığı için, bu defa da iki kat üzülüyorum. Ne yapmalıyım?”

Bilişimizi; gelinler, kayınvalideler ve damatlar açısından içsel sorularla güçlendirelim mi?

KAYINVALİDELERE:
Gelininizin bugüne kadar yaptığı her davranış ve tavrı; sizin düşünce ve davranışlarınızın da yansımasıdır.

1. Gelininizden beklenti içine girmeseniz, ona her işi yapması gereken gelin gözüyle değil; evinize gelen bir misafir gözüyle baksanız en kötü ne olur?

2. Kendi kızınıza nasıl kıyamıyorsanız ona da öyle davransanız ve hiç kimseyle kıyaslamasanız en kötü ne olur?

3. Size karşı tavırlarını affetseniz ona sevgi gösterseniz en kötü ne olur?

4. Oğlunuza sorunları anlatmasanız, doğrudan gelininizle sakince konuşsanız en kötü ne olur?

5. Gelininize, ” Yavrum ben seni seviyorum. Aramızdaki bu sorunun çözülmesini istiyorum. Bir sorun varsa, farketmeden yaptığım bir hata varsa senden özür dilerim. Sen benim canımsın.” diyerek aradaki buzları eritseniz en kötü ne olur?

6.Onu affetseniz en kötü ne olur?

GELİNLERE:
Kayınvalidenizin bugüne kadar yaptığı her davranış ve tavrı; sizin düşünce ve davranışlarınızın da yansımasıdır.

1. Ona eşinizin annesi/kayınvalide gözüyle bakmasanız en kötü ne olur?

2. Size yapılanları affetseniz ona sevgi gösterseniz en kötü ne olur?

3. Onu kendi anneniz gibi görseniz, merhamet, vicdanla yaklaşsanız en kötü ne olur?

4. Kendi annenize nasıl kıyamıyorsanız ona da öyle davransanız ve hiç bir kayınvalideyle kıyaslamasanız, beklenti içine girmeseniz en kötü ne olur?

5. Yaşadığınız kırgınlık veren olay ya da durum her ne ise;
annesini eşinize her anlatmanız; onda kendisinin de reddedildiği ve eleştirildiği algısı oluşturur. Eşinizin annesini eleştirmeseniz, sorunu eşiniz aracılığıyla değil; kayınvalidenizle karşılıklı saygı çerçevesi içinde konuşsanız en kötü ne olur?

” Anneciğim ben seni seviyorum. Aramızdaki bu sorunun çözülmesini istiyorum. Bir sorun varsa, farketmeden yaptığım bir hata varsa senden özür dilerim. Sen benim canımsın.” diyerek aradaki buzları eritseniz en kötü ne olur?

6. Kök ailelerinizi tartışma içine almaktan uzak dursanız en kötü ne olur?

7. Kayınvalidenizle kendi aileniz arasında kıyaslama yapmaktan vazgeçseniz en kötü ne olur?

8. Onu affetseniz en kötü ne olur?

Not: Kayınvalidenize giderken ya da o size gelirken yaşadığınız ağrıların öfke, kin, nefret ve affetmemekten, karşıdakine ceza verme isteğinden, geçmişi bırakamamaktan kaynaklanır.
Kendinize bu konuda çalışmalar yapın. Özgürleştiğinizi ve hiç bir rahatsızlığınızın kalmadığını, hayatın ne kadar da hafif, sevgi dolu olduğunu, kuş gibi hafiflediğinizi farkedeceksiniz.

DAMATLARA:
Kayınvalide – gelin sorununda en büyük görev erkeğe düşüyor.
Anneyi destekleyip, eşinizi ötelediğinizde; eşinizi destekleyip anneyi ötelediğinizde onlar üzülür ama en çok üzülen siz olursunuz.
Anlaşıldıklarını hissettirin. Öfkenin nedeni anlaşılamamaktır. Sorunu sakince, saygı çerçevesinde kendi aralarında çözmelerine fırsat tanıyın. Ama taraf tutmadan.

Not: Bu yazımı okuduktan sonra bu bayramı bir değişiklik yapın. Kendi kendinize bir çözüm bulamıyorsanız, bu konuda bir destek alabilirsiniz.
Çünkü boşanma istatistiklerinde; boşanmaların % 20 sinin ailelerin etkisinden kaynaklandığı tesbit edilmiştir. Ailelerle aranızın iyi olması, mutluluğunuzu perçinler.

Hadi bu bayramı barışarak geçirin.
Bayramınız ağız tadıyla, sağlıkla, mutlulukla huzurla geçsin.

Sevgiyle kalın.

Ayşegül Özkonak

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

05052509633

www.aysegulozkonak.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak
https://instagram.com/kisiselgelisimdansman

BİRİNE İNANIN GÜVENİN HAYATI DEĞİŞSİN

BİRİNE İNANIN GÜVENİN HAYATI DEĞİŞSİN…
Yıl 1994… Mesleğimin başlarındayım. İzmir’de bir ilköğretim okulunda 7/B sınıfına Fen Bilgisi dersine giriyorum…Arka sıralarda başarısız, yaşıtlarına göre oldukça gelişkin, biraz da anlama kapasitesi düşük, ağzı sürekli açık size bakan, bacaklarını ayırarak oturan, oturup kalkmasını bilmeyen, davranış sorunları olan Yağmur adında bir öğrencim var sınıfımda…Okulda herhangi sorun olan bir şey olsa; okul müdürü de dahil olmak üzere herkes ondan biliyor…Sınıf öğretmenleri değildim; sadece derslerine giriyordum. Bir gün arkadaşları onun başında bit olduğunu ve çok pis koktuğunu, onunla aynı sınıfta olmak istemediklerini dile getirdiler. Normalde sınıf öğretmenliği yaptığım öğrencilere otobiyografi yazdırır, sorunları olanları tesbit eder, çözümünü sağlardım. Bu sınıfa otobiyografi yazdırmadığım için sorunu fark etmemiştim. Şikayetler üzerine sınıf öğretmenleri olmamama rağmen, (ki her öğrencimi kendi evladım gibi gördüğüm için) bu öğrencimi de o gün yanıma çağırdım. Konuşmaya başladık. Kiminle nerde yaşadığını öğrendim. Annesi ve kızkardeşiyle yaşıyormuş. Babası hapisteymiş. Bedensel temizliği, bitten nasıl kurtulabileceği, arkadaşlarıyla iletişimin, oturuş ve kalkışın, beden dilinin nasıl olması gerektiği vb. konularında bilgilendirdim, derslerinde başarılı olması konusunda motive ettim. İki hafta belki geçti, öğrencinin davranışları olumlu bir şekilde düzeldi…Bitten kurtuldu. Yine de arkadaşları onunla oturmak istemiyordu. Öğrenciyi lavaboya gönderdim. O yokken diğerleriyle ayrımcılık yapmamaları konusunda özel olarak konuştum. Yağmur’a nasıl davranmaları gerekliliği üzerine…

Yine o günlerde, konumuz fizik konularıydı…Örnekler çözüp farklı sorular soruyorum. Her problem sonrası kısa sürede Yağmur’un parmak havada…’Hocam, ben çözmek istiyorum’. Ben onu tahtaya kaldırıyorum kendine güveni gelsin diye, her seferinde de bakıyorum ki doğru çözüyor.

Başarmanın ve benim onay sözcüklerimi almanın sevinciyle gözleri bana ışıl ışıl bakıyor…İlk zamanlar başarısı konusunda yine de tereddütdeydim. Çevresindeki öğrencilere bakıyordum, acaba “sorduğum soruları çözerken onlardan yardım almış olabilir mi?” düşüncesiyle ve sonra; yardım almadığına kanaat getirdim. Arkadaşları daha soruyu çözmeye çalışırlarken Yağmur parmağını havaya kaldırıyordu. Bana ilk başlarda zekasında sorun var gibi gelen bu öğrencimin aslında zeki olduğunu işte o zamanlar anladım ve Fen Bilgisi dersinden sınavda başarısız olmasına rağmen sözlü notunu yüksek vererek geçer not verdim. Bir süre sonra davranışları da düzelen Yağmur’un başlangıçtaki davranış bozukluğunun, başarısızlığının, olumsuz davranışlarının, zekasında sorun var gibi davranmasının nedenini daha sonra keşfettim. Duyduktan sonra da büyük bir şok atlattım.
Yağmur ‘u tanıdığım o sıralarda; babası öz kızı olan Yağmur’a ve kızkardeşine ensest ilişkide bulunmuş; anne bu sebeple ruhsal dengesini bozmuş, baba hapse atılmış ve iki kız kardeş anneleriyle birlikte yaşam savaşı veriyorlardı…Ve ben bu durumunu daha önce neden öğrenmedim diye kendimi suçladım, öğretmenliğimden utandım. Daha önce onunla neden yakından ilgilenmedim diye keşkeler yaşadım.

O sene benim tayinim Erzincan’a çıktı. O günden sonra;
önceleri sadece sınıf öğretmenliği yaptığım sınıflara uygularken, Yağmur’un olayından sonra tüm sınıflarıma otobiyografi uygulamaya başladım. Daha sonra 25 yılda bu uygulamanın büyük faydasını gözlemledim. Gerçek şu; sevgi, ilgi, güven, motivasyon; öğrencilerimin olumsuz davranışlarını her anlamda değiştiriyordu.

Genç öğretmenlere tavsiyem, eğer öğrencilerine yardımcı olmak istiyorlarsa önce onların güvenini kazanmaları… Otobiyografiyi tüm sınıflarında uygulamaları…O masum öğrenciler; birinin onlara güvendiğini, gerçek anlamda dinlediğini farkedince öyle güzel açıyorlar ki size kendilerini, duygularını. İşte o an, yardım etmeniz gereken ne varsa yardım edebiliyorsunuz. İşiniz daha da kolaylaşıyor. Bir çocuğu kayıp gidiverecekken; bataklıktan çekip çıkarıveriyorsunuz.

Öğretmenlik işte bunun için kutsal. Sadece konuyu anlatıp çıkmak, maaşını alıp yoluna devam etmek değil.

Öğretmenlik, toplumu şekillendirmek demek.Tıpkı koruyucu aile hekimliği gibi sorunları zamanından önce farkedip zamanında önlemek demek.

İyi ki öğretmen olmuşum, mesleğimi yıllarca severek yaptım. Şimdi de Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı olarak toplumumuzdaki ilgiye, sevgiye, desteğe ihtiyacı olan canlara eğitmenlik ve danışmanlık yapmaktayım.

Araya yıllar girmiş olsa da zaman zaman aklıma gelen, adını gizleyip değiştirerek Yağmur diye sizlere tanıttığım öğrencim, umarım hayata tutunabilmiştir.
Çünkü başarmanın tadını, sevilmeyi, onaylanmayı, olduğu gibi kabul edilmeyi, takdir edilmeyi, güveni; derslerine girdiğim dönemde çoktan keşfetmişti…

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak

Aile Danışmanı
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

05052509633

www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

RUHA DOKUNABİLMEK

RUHA DOKUNABİLMEK

Emekli bir öğretmen; evine gardırop yaptırması gerektiği için, iyi bir marangoz ustası aramaya başlar. Köyündeki tanıdıklarına sorar soruşturur;” Yaptığı işi temiz ve düzgün yapacak, şu” tarihte teslim edeceğim” dediyse, o tarihte bitirip teslim edecek, verdiği sözde duracak, işinin ehli bir marangoz arıyorum. Böyle bir usta tanıyor musunuz? ”
Sordukları kişiler, ağız birliği etmişcesine; ” S………….köyünde tam aradığın gibi bir usta var hocam. Parmakla gösterilecek; işinin ehli ve dürüst bir insandır” derler.
Emekli öğretmen üşenmez. O köye gider.
Kapıdan selam vererek içeri girer girmez, 40 yaşlarında bir adam; yaşlı öğretmenin ellerine sarılıp, öpmeye yeltenir. ” Hocaaamm hoşgeldiniz. Beni tanıdınız mı?
Ben A………..”
Yaşlı öğretmen geri çekilir, adamın yüzüne dikkatlice bakar, yine tanıyamaz; ” Yoo tanıyamadım” der.
Usta olduğunu sonradan öğrendiği adam ise, anlatmaya başlar;
” Hocam ben ilk okula giderken, siz o zamanlar okulumuzda idareciydiniz. Ben küçükken biz fakirlik çektik. Babamın evde, varlığıyla yokluğu birdi. İşsiz; aylak bir adamdı. Annem de ancak; komşuların yardımıyla bizim karnımızı doyurmaya çalışırdı. Bir gün şeytana uyup, öğretmenimizin çantasından yüklü bir para çalmıştım. Öğretmenimiz durumu fark etti. Soruşturdu ama parayı bulamadı.Sonra bizi dışarı çıkartmadan, nöbetçi öğrenciyi size gönderdi. Siz sınıfımıza gelip olanı öğrenince; o gür sesinizle önce bağırıp çağırdınız.
Sizin her şeyi anladığınızı zannedip; “öğretmenim ve arkadaşlarım da benim çaldığımı öğrenirlerse ben ne yaparım?” diye altıma kaçıracak kadar korkmuştum. Bacaklarım titriyordu. Terler boşandı, bayılacak gibi olmuştum. Hiç unutmuyorum.
Sonra hepimizi dışarı çıkardınız. Öğretmenimiz başımızda bekliyordu, bizi tek tek içeri alıp her birimizle yalnız konuştunuz.
Sıra bana gelip itiraf ettirdiğinizde; döveceğinizi zannettim ama hiç dövmediniz. Sonra öyle bir nasihat ettiniz ki… ” Bak oğlum; insanlar hata yapabilir. Önemli olan bir daha o hatayı yapmamaktır. İster fakir ol, ister zengin. Hayatta şunlar fark yaratır; dürüst ve güvenilir olmak. Kimsenin malına, ırzına, namusuna göz dikmemek. Böyle olursan, herkes sana inanır ve güvenir. Seni sever; sana saygı duyar… Alnın açık, başın dik olur. Büyüdüğünde de hangi işi yaparsan yap; ama önce bunlara dikkat et. Verdiğin sözde dur, dürüst ve güvenilir ol. Namuslu ol. Böyle olursan, ben hep; senin yanında olurum.”

Siz böyle söyleyince, çaldığım parayı ağlayarak size teslim ettiğimi hatırlıyorum;
” Bu sır aramızda kalacak.” dediğinizi de…
Bu sözlerinizi yıllarca unutmadım. Her biri aklımda çivi gibi çakılı kaldı.
Bugün eğer şu gördüğünüz iş yerine sahipsem; iyi bir iş yapıyorsam, bana saygı duyuluyorsa, alnımın teriyle kazanıyorsam; nedeni sizsiniz hocam.Verin elinizi tekrar öpeyim.”
Yaşlı öğretmenin gözleri yaşarır.
“Şimdi hatırladım. O çocuk sendin demek? Parmakla gösterilen bir insan olmuşsun. Seninle gurur duydum. “deyince; beraberce ağlayarak birbirlerine tekrar sarılırlar.
Usta devam eder.
” Hocam, hep merak ettim. Bu işlediğim suçu kimse bilmedi. Kimse beni suçlamadı. Mezun olana kadar öğretmenim de bana hiç kötü davranmadı. Ona bu işi benim yaptığımı söylememiş miydiniz? ”

Öğretmen cevap verir.” Seni sorguladıktan sonra; dışarda sorgulamadığım çocukları da tek tek çağırıp sorgulamaya devam ettim. Eğer parayı sende bulduktan sonra, aramayı bitirseydim; senin suçlu olduğun anlaşılırdı. Hırsız damgası yerdin.
Öğretmenine söyleseydim; ne kadar yargısız olmaya çalışsa da, sana cephe alırdı. Yine suçun ortaya çıkardı ve bu ezikliği, utancı ömür boyu taşırdın.”
Usta, ağlayarak öğretmenine sarılır.
” Hocam Allah sizden razı olsun. Bana yıllar önce öyle bir ders verdiniz ki, şimdi üç çocuğum oldu ellerinizden öper. Onları da dürüst bir insan olarak yetiştiriyorum sayenizde. ” der.

Emekli öğretmen o gün eve geldiğinde, gözleri dolu dolu; öğrencisinin durumundan memnun, gururlanarak ve sevinç içinde yaşadıklarını anlatır ailesine.

Size anlattığım hikayedeki emekli öğretmen kimdi biliyor musunuz?
Benim gurur duyduğum babam…
Babamın yıllar önce kendi başından geçen bu anıyı anlatırkenki hali, gözümün önünden hiç gitmez.
O öğrencisi kimdi; hiç bilemedik. Çünkü adını asla söylemedi. Bizler bu anıyı yıllarca unutmadık.

Öğretmen olduğumda ise babamın bu davranışı, benim yol göstericim oldu.

Bir öğretmen küçücük bir çocuğun ruhuna dokunduğunda, o çocuğun neslinin ruhuna da dokunduğunu bilmeli. Tıpkı Amir Khan’ın Yerdeki Yıldızlar adlı filmi ve film kahramanı Shaan gibi.

Ayrıca ruha dokunmak için illa öğretmen olmak da gerekmez.

Bununla birlikte, bir öğretmen; sadece bir çocuğu eğitmez. Onun ruhunu da eğitir. Onun neslini de eğitir. Bir milleti eğitir. İnsanlığı eğitir.

Sevgiyle kalın…
Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633

www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

KENDİNİ ONARMAK SONRAYA MI KALSIN? ŞİMDİ Mİ GERÇEKLEŞSİN?

KENDİNİ ONARMAK SONRAYA MI KALSIN?
ŞİMDİ Mİ GERÇEKLEŞSİN?

1. Hemen kırılıyor musun, alıngan mısın?
2. Kimseye hayır diyemiyor musun?
3. Başkalarını üzmemek, kırmamak, dostluklarını, sevgilerini kaybetmemek, yanlış anlaşılmamak için; içinden gelmese bile, çoğunlukla onların her dediğini yapıyor musun?
4. İnsanlar seni hep üzüyor, kırıyor mu?
5. Onlara hep iyilik yaptığın, emek verdiğin halde değerinin bilinmediğini mi düşünüyorsun?
6. Atmak istediğin her adımda” elalem ne der?” diye mi düşünüyorsun?
7. Hep birilerine bir şeyler ispatlama çabasında mısın?
8. “Hata yapmamalıyım.” mı diyorsun?
9. Seni inciten insanları affetmiyor musun?
10. Bazı konularda kendini suçluyor musun?
11. Kendine karşı, başkalarına karşı ya da her şeye karşı sürekli kontrolcülük mü yapıyorsun?
12. Şansının olmadığını, yeterince kazanamadığını mı düşünüyorsun?
13. Karşına istediğin özellikte birinin çıkmadığını, çıksa da aldatıldığını/ aldatılacağını / sorun yaşayacağını düşünüp karşı cinsle ilişkiyi ilerletmekten ya da evlilikten kaçıyor musun?
14. Her şeyin mükemmel ya da en iyisi olmasını istiyor sonrasında da yorulduğunu mu hissediyorsun?
15. Hep onaylanmak ihtiyacı hissediyor, onaylanmayınca kendini kötü mü hissediyorsun?
16. Bağımlılıkların var mı?
17. Affetmediğin, kırgın olduğun insanlar ( anne, baba, kardeş, eş, akraba, dost, patron, eleman)var mı?
18. Özgüvensiz misin?
19. Başkalarına göre kendini değersiz, yetersiz, başarısız mı hissediyorsun?
20. Hayat sana göre güvensiz mi?
21. Akışa bırakamıyor musun?
22. Şimdiye kadar kendin gibi olamadın mı?
23. Erteliyor musun?
24. Ya da bir şeyleri yetiştiremeyeceğini mi düşünüyorsun?
25. Hayatında bir şeyler yarım mı kalıyor?

Bu sorunların devam etsin mi?
Yoksa çözümlensin mi?

Bunu farkettiysen; yapılan çalışmalarla kendini bulma zamanının geldiğini ve bunun çözümünün de kolay olduğunu biliyor musun?

Sevgiyle kal…

Ayşegül Özkonak

05052509633

www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com
http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

https://instagram.com/kisiselgelisimdansman

KADININLA/ ERKEĞİNLE SIK SIK TARTIŞIYOR MUSUN

KADININLA/ ERKEĞİNLE SIK SIK TARTIŞIYOR MUSUN?

Her öfkelendiğinde, her tartıştığında kadınına ya da erkeğine;
” Mutlu olduğun yere git.”
” Böyle giderse, ayrılırız.
Böyle giderse senden boşanırım”
demek; ayrılma ya da boşanma isteğini bilinçaltına yerleştirir.

Kullandığın her kelimeye dikkat et. Ayrılma ya da boşanma kelimesini telaffuz etmekten uzak dur.

Bunun yerine ona şunu sor;
1. Mutluluk istiyor musun?
2. Huzur istiyor musun?
3. Bunun için ikimiz de neler yapmalıyız?
4. Yapmamız gerekenler neler?
5. Yapmamamız gerekenler neler?
6. Benden yapmamı istediklerin neler?

“Tamam haklısın. Bununla birlikte şu an böyle bir sorunumuz var. Soruna değil çözüme odaklanalım. Çözüm için sence ne yapmalıyız? de.

Soru sorarak; onun zihnine çözüm ekmiş olursun.

Sevgiyle kal…
Ayşegül Özkonak Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com

Ayşegül Özkonak