Ayşegül Özkonak

Sosyolog ve Aile Danışmanı

Month: Aralık 2020

KADINA VE ONUN BEDENİNE SAYGI GÖSTER

KADINA VE ONUN BEDENİNE SAYGI GÖSTER

Geçen gün instagramda canlı yayında Sayın Bilal Civelek hocamızla “Öfke Yönetimi” konusunu işlemiştim. Israrla tüm gruplarımda, sosyal medya hesaplarımda duyurmuştum. Katılımcılarıma yürekten teşekkür ediyorum.
Öfke duygusunun altında pek çok duygu vardır. Değersizlik, yetersizlik, takdir edilmemek, aldatılmak, engellenmek, terk edilmek, dışlanmak, ötelenmek, reddedilmek, hiç sayılmak, yok sayılmak, kabul edilmemek, önemsenmemek, saygı duyulmadığını, sözünün geçmediğini hissetmek, sevilmemek, istenmemek… Gibi gibi.
Öfke kontrolü sağlayamayan bireyler, bu duyguları ilk önce kök ailelerinden; daha sonra ise yaşadığı ilişkilerinde (okulda, iş yerinde, özel yaşamında) tecrübe etmiş olabilirler; demiştim.

Ülkemizde öfke yönetimini sağlayamayan bu bireylerin ve ailelerinin gözlem altına alınıp bireysel ve ailesel destek ile topluma kazandırılmaları gerekmektedir. Ayrıca bu bireylere; bir kadına nasıl saygı duyulur? Onunla nasıl konuşulur?
Onu nasıl kendi malı gibi görmeden güvenli bağlanma oluşturulur?
Nasıl İletişim kurulur ve nasıl devam ettirilir? konusunda eğitimler verilmelidir.
Her şeyden önce de;
kendisini sevmeyi, saymayı, kabul edilmeyi, takdir edilmeyi, değerli ve yeterli olmayı öğretmeliyiz.
Çünkü kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insandan her şey beklenir. O insan topluma büyük zarar verebilmektedir. Amacımız, böyle bireyleri topluma kazandırmak olmalıdır.

Diğer konu ise, bizim paylaşımlarımız.

Bu acı olayları duydukça; hepimiz çok üzülüyoruz. Bununla birlikte, bizler de iyi niyetle ya da duygusal içerikli yaptığımız paylaşımlarımıza dikkat etmeliyiz.

“Kadınlar öldürülmesin”
“Kadına şiddete hayır”
“kadına tacize hayır”

Sloganı yerine;

“Kadına Saygıya Evet “
“Kadını Önemse “
” Kadına Saygı Göster”
“Kadına Değer Ver”
şeklinde sloganlarla zihinlere olumlu mesajlar bırakmalıyız.

Bu ülke hepimizin. Kadın, erkek, çocuk; saygı, sevgi, hoşgörü, iyi niyet, güven ve başarılı iletişimlerle dolu bir toplumda, beraberce huzur içinde yaşamak dileğiyle.

Ayşegül Özkonak
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı

05052509633
https://instagram.com/kisiselgelisimdansman

www.aysegulozkonak.com

http://www.facebook.com/aysegul.ozkonak

aysegulozkonak@gmail.com

ÇOCUKLARIMIZ BİZ VE İLETİŞİMİMİZ

ÇOCUKLARIMIZ BİZ VE İLETİŞİMİMİZ
“Hocam Coronadan dolayı hepimiz eve tıkıldık. Bir oğlum, bir kızım var. Ben kıza yemek yemesi konusunda ısrar edince, oğlum; ” Anne bırak; yemek istemiyor. Her seferinde bana da ısrar ediyorsun. Bırak yemeyecekse yemesin” diye tepki gösterdi. Ben de ona hırslandım. Bağrıştık. Bana sesini yükseltti, bağırdı, çağırdı. Tam vuracakken; ellerimi tuttu. Bir aydır konuşmuyoruz. Ne yapabilirim?”

Çocuklarınız bırakın duygularını söylesin. Öfkelendi ise bırakın nedenini söylesin. Ağlamak istiyorsa bırakın ağlasın. Siz onlara ” Anneye babaya ses yükseltilmez. Sus! Sus dedim sana!” dedikçe ve baskı yaptıkça duygularına ket vurdukça; duygusal zekası da düşer. Çünkü kendi duygularının farkına varamaz. Siz bir konuda üzülseniz sizin duygularınızı anlayamaz. Üzülmüşsünüz, üzülmemişsiniz umru olmaz. Büyüdüğünde, arkadaşının, evlendiğinde ise; eşinin, çocuklarının duygularını anlayamaz. Bırakın duygularını rahatlıkla ifade edebilsin. Kızıyorsa,,” Şu an çok kızgınım.” desin.
Üzülüyorsa, “çok üzgünüm” desin. Bağırmak istiyorsa bağırsın. Bu size yapılan bir saygısızlık değildir. Öfkesinin dışavurumudur. Tabii ki ÖFKE YÖNETİMİNİ bilmediği için böyle davranıyordur. Ayrıca, öfke duygusunun altında pek çok duygu vardır. Önce o duygusuna odaklanın.
“Çok öfkelenmiş görünüyorsun. Derin bir nefes al ver. Haklısın. Ben de böyle söylememem gerekiyordu. Çok özür dilerim.” Deyin. Sonra sakinleştiğinde, alın karşınıza çocuğunuzu, konuşun. “Çok haklısın canım. Ben de sana bu konuda kırıldım. Ben de bu konuda incindim.” Gibi. Siz de ona duygularınızı ifade edin. Ama eleştiri, yargılama, kınama, suçlamadan uzak durarak ve gerektiğinde kendi hatalarınızı kabul edip, özür dileyerek…

İletişim, karşıdakinin duygularını anlayabilmek ve duygularımızı doğru anlatabilmekle olur.

Sevgiyle kalın… 😊

AyşegülÖzkonak

CORONA VE MİNİMALİST YAŞAM

CORONA VE MİNİMALİST YAŞAM

Ben bahçeli evde büyüdüğüm için, böyle evleri çok severim.

Çalışmaya ara verip, dinlenmeye geçtiğim bir gün;
‘Bahçeli bir evimiz olsaydı nasıl olurdu? ‘diye düşünürken, internette dolaşmaya başladım.
Şöyle küçük bir bahçesi olan 1+1 özellikte olup, içinde bir evin ihtiyacı olan ne varsa bulunduğu, bahçesine beşer kök salatalık, domates, biber, marul, maydanoz ekebildiğimiz; bahçenin kenarlarında kayısı, nar, erik, kiraz, portakal, limon, bodrum mandalini ağaçları olan; Melissa Yasemin, Hanımeli, Leylak, pembe Begonvil, Sümbül, Nergis gibi çiçekleri dikebildiğim ama aynı zamanda site içinde olan bir ev olmalı. Her yeri ışık, aydınlık, ferah, enerjisi yüksek olmalı. Mutfakta yemek pişirirken, manzarayı da seyredebilmeliyim.
Hatta deniz manzaralı olmalı. Huzur dolu akşamlarda, yıldızların altında, cırcır böceklerinin eşliğinde, sohbet etmeli, aynı zamanda ben udumu çalarken, eşimle ve sevdiklerimizle birlikte neşe içinde şarkılar söyleyebilmeliyiz. Hayal işte…

Bir araştırayım dedim. Araştırma yaparken, koca koca, devasa yazlıklar çıktı önüme. Herkesin zevkine tabii ki saygı duyuyorum, bununla birlikte; ben daha mütevazı, daha samimi, komşularımızla güzel dostlukların olduğu, aynı zamanda gürültüden uzak ortamları seviyorum.

Şu sıralar Tinyhouseları inceliyorum. Hepsi de muhteşem tasarım. Bununla birlikte, tiny houselarda yaşayan insanlar da tamamen yalnızlığı tercih etmiş.
(Sosyallikten uzak bir yaşam ise, hiç bize göre değil. )

Sonra şunu düşündüm; ‘ İnsanlar hem minimalist yaşayıp, hem sosyal olamazlar mı?
Evler bir site olarak küçük birer bahçe içinde, tiny house özellikte olup; aynı zamanda daha ekonomik olacağı için pek çok insanımız da bundan yararlanamaz mı? “

Eskiden ben de dahil kadınların en çok istediği; ‘evim kocaman olsun, akrabalarımız, dostlarımız gelsin, balkonum, mutfağım geniş olsun. Misafirlerimi rahat rahat ağırlayayım’ zihniyetiyle talep vardı ve belki #müteahhitler de bu talebe göre kocaman evler yapardı.

Bu Corona bize bir şey daha öğretti; sanırım en başta da minimalist yaşamı.

Böyle düşünüp uyuyakaldım.
Bunun için neler mümkün?
Umarım sizin de, benimkilere benzer hayalleriniz vardır.
Her şey hayal etmekle başlar.
Kimbilir belki de hayallerimiz gerçek olur. Ne dersiniz?…

Sevgiyle kalın…

Ayşegül Özkonak

SEVGİ GELSİN AMA KİMDEN, NEREDEN GELSİN?

SEVGİ GELSİN AMA KİMDEN, NEREDEN GELSİN?

Genç kız, çocukluğunda anne babasından alamadığı sevgi ve ilgiyi; evlendiği erkekten alacağına kendini inandırıyor. O erkekten, verebileceğinin üzerinde sevgi ve ilgi bekliyor.
Bu ilgi ve sevgiyi alamadığında ise umutsuzluğa ve çaresizliğe düşüyor.
İçindeki o sevgi bekleyen minik kız, mutsuz oluyor.
Bu defa da hayatta hiç kimse tarafından sevilmeyeceği inancını geliştirebiliyor.

Başkasından, (eğer onda da yeterince gelişmediyse) sana verebileceğinin üzerinde sevgi beklemek doğru mu?

Sen kendini sevmediğin sürece, “başkası beni sevsin, sevgi açlığımı bir başkasından tamamlayayım. İkimiz de birbirimizin yaralarını saralım” diye beklersen; yıllarca da beklersin ve mutsuz olmaya da mahkum olursun.
Anne babandan, yakınlarından yara aldıysan, yeterince sevilemediysen eğer; önce o yaralarını sar.
Önce kendini sev.
Önce kendine saygı duy.
Önce kendinin değerli olduğuna, bu dünyaya gelmiş sevmeye ve sevilmeye layık en güzel varlık olduğuna inan.
Dengeli ve uyumlu ilişki zaten gelecektir.

Ayşegül Özkonak