SANAL ALDATMALAR
Evlilikte sorunlardan biri de sanal aldatmalar…
Bireyin kendisini ve eşini tam olarak tanımaması, kendisinin ne istediğinin, kadınının/ erkeğinin ne istediğinin farkında olamaması, cinsel uyumsuzluk, akıllı telefonlar, sosyal medya, sanal ortamlar, çoğu dizilerin evliliğin kutsallığını hiçe sayan konu içerikleri; evliliklerdeki sorunlardan kaçışa; kaçışla beraber içinden çıkılmaz bir başka soruna neden olmakta.
Eğer bir evlilikte bir sorun varsa şunu bilmelidir ki; bu sorun tek taraflı olmaz.
Eğer sosyal medyada eşinizden çok fazla duymak isteyip de duyamadığınız tatlı, güzel sözlerle karşılaşıp; eşinizi, evliliğinizi sorgulamaya başladıysanız;
- Bu adamla keşke evlenmeseydim.
- Bu kadınla ne diye evlendim sanki?
- Ne kadersiz bir kadınım/ erkeğim?
Demek yerine;
- Evliliğimi nasıl düzeltebilirim?
- Nasıl çözüm bulabilirim?
- Eşim bana nasıl bir öğreti sağlıyor? Burdan neyi öğrenmeliyim?
- Sesini çıkarmayı mı?
- Sesimi çıkarırken nasıl bir söz nasıl bir dil kullanmalıyım?
- Daha sabırlı olmayı mı?
- Öfkemi kontrol etmeyi mi?
- Çok büyük bir tepki mi veriyorum?
- Tepkisiz, içe kapanık mı davranıyorum ?
- Çözüm ararken nasıl davranmalıyım?
- Uzaktan bakınca nasıl bir eş olarak görünüyorum?
- Ben karşı cins olsaydım (eşimin yerinde olsaydım), yine de kendimi eş olarak seçer miydim? (lütfen kendinizi gerçekçi olarak tanımlayın. Amaç özeleştiri yapmak.)
- Bu durumda nasıl davranmalıyım?
- Bu durum başkasının başına gelse, o kişiye objektif olarak nasıl bir çözüm sunarım?
diye sorun kendinize.
Nasıl diye sorduğumuzda çözümleri zihnimize gelir.
Sanal aldatmalar, sanal kalmıyor…
Sonrasında parçalanan aile, ortada kalan evlatlar, yıkılan hayaller ve hayatlar…Tümü, sırf o bir anlık duygusal ve bedensel açlığa yenik düşmelerden kaynaklanıyor.
Kişi eşinden bulamadığı gereksinimleri, başka birinde bulduğunu sanıyor. Ancak, gerçekte kendisinin aldandığını çok geç farkediyor.
Araştırmalar gösterdi ki, (ister sanal ister yüzyüze olsun) eşlerini aldatan bireyler; bu duygusal ve bedensel açlıklarını tatmin etmeleri neticesinde; kavuşamadıkları zamanda birbirlerine daha çok ilgi gösterirken, biraraya geldiklerinde önceki ilgilerini kaybediyorlar.
Yani kişi eski eşini gereksiz yere boşadığını farkediyor. Yeni ilişkisinde, sadece kullanıldığını anlıyor ve eski eşine dönmek istese de artık dönüşü olmuyor.
Ayrıca yeni ilişkisiyle evlense bile, o evliliğin uzun sürmediği de bir gerçek. Çünkü aldatılarak evlendiğinden, bilinçaltında karşısındaki kişiyi ” aldatan ve aldatabilir ” potansiyeline sahip biri olarak algıladığından, aldatmanın verdiği suçluluk duygusu, evlatlarının durumu, yeni ilişkide yeni olumsuz davranışların varlığı ( ki beklediği davranışlar yoktur, elde edene kadar karşıdaki kişi maske takmış olabilir), yeni yükümlülükler, yeni sorumluluklar, maddi manevi kayıplar, yeni ortamda da eski ortamda da kabul edilmeme, reddedilme, istenmeme duyguları ağır basmakta ve yine boşanmayla sonuçlanmakta.Yani ortada güven yok.Temel yok.
Bu aldatılma/ aldatma senaryosu zihinlerde yer aldığı için, yeni ilişki de bu yüzden kısa sürede sonlanmakta. Hatta aldatarak bir araya geldiği kişi, bir başkasıyla da aldatabilmekte… Belki de “Yuva yıkanın, yuvası olmaz” sözü de büyük ihtimalle buradan gelmekte…
Eş değiştirmekle sorun çözülecek derken, sorunlar katlanarak artmakta.
Esas sorun; başkasını /eşini değiştirmekte değil. Esas sorun kişinin kendisindeki olumsuzlukları değiştirmemesinde. Daha geriye gidecek olursak; anne babayla olan ilişkideki olumsuzluklar, sevilme, istenme, kabul görme ihtiyaçlarının ebeveynler tarafından yeterince karşılanmaması…Birey kendisindeki olumsuz düşünce, duygu, durum, davranış, alışkanlık ve bakış açısını değiştirmediği sürece kaç kişiyle evlenirse evlensin; sorunlar olduğu gibi devam etmektedir.
Ruhsal anlamda yapılan çalışmalarla, tekniklerle bu değişim dönüşüm sağlandığında ise; partner değişimine de gerek kalmıyor. Çünkü artık kendisini sevmeyi, kabul etmeyi, onaylamayı öğreniyor. Kendisini sevip, sayıp, değer verdiğinde; karşısındaki insanlara da değer vermeyi, sevip, saymayı öğreniyor.
Her ne olursa olsun, her ne şartta olursa olsun, var olduğunu kabul ediyor. Artık korkular da kalmıyor. Korkularla çektiği olaylar da…
DİĞER BİR ÇÖZÜM; kişi eşinden ilgi, sevgi, dokunsallık, birliktelik ve haz( cinsellik), sevgi, saygı, mutluluk, huzur, sadakat ve güven arıyorsa; hepsinin kendi yuvasında olduğunu bilmeli…Başka yerde değil.
Bununla birlikte eşinden istediklerini kendisi; öncelikle eşine vermeli.
Evlilikte her iki tarafa da görev düşüyor. Eğer mutluluk istiyorlarsa her iki taraf da bu görevleri yerine getirmeli.
Kendi üzerine düşen görevler neler?
Şimdiye kadar öncelikle kendisi için, sonra da evliliği ve eşi için yapmadığı ya da yapamadığı neler var?
Daha yapabileceği neler var?
Kendine gerçek anlamda özeleştiri yapabilmeli.
Mutlaka inandığı, güvendiği bir uzmandan destek almalı.
Eksiklik nerde?
Daha neler yapmalıyım?
Nasıl bir çözüm bulmalıyım? diye kendisine sormalı.
Konuşarak sorununu çözmeye çalışmalı.
Yürekten istenen her şey gerçek olur…
Not: Eğer ailede huzur ve mutluluk istiyorsanız,
özellikle sosyal medyadaki mesajlar kısmını, iletilere kapatın. Tanımadıklarınızı eklemeyin. Özelden “slm, mrb” gibi mesajlaşmak, sohbet etmek isteyenleri daha önce eklediyseniz bile engelleyin.
Eğer evliliğinizde sorun varsa ve tek başınıza çözüm bulamadıysanız, çok değerli danışmanlarımız var. İnandığınız güvendiğiniz bir danışmandan destek alın.
Sevgiyle kalın…
Ayşegül Özkonak
Aile Danışmanı
Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Sosyal İletişim Danışmanı
05052509633
www.aysegulozkonak.com
aysegulozkonak@gmail.com
Comments are closed.